Olaylardan ziyade durumlara odaklanan, az diyaloglu, sabit kameralı kişisel anlatılar Türkiye’de festival sinemasının kalıpları olarak git gide kemikleşmekte ve bu durum, festivallerden ödülle dönen filmlere karşı sinema seyircisinde kaçınılmaz olarak olumlu veya olumsuz beklentilere neden olmaktadır. Venedik ve Antalya’da ödüller alan Sivas‘ın da bu başarısı doğal olarak zihinlerde filmin klişeleşen festival filmi anlatısı ile ilişkili olarak kodlanmasını tetikledi. Buna rağmen kesin olarak söylenebilir ki, Sivas tüm bu önyargıları boşa çıkaran ve bu cesareti ile Türkiye sinemasının geleceğine dair insanı umutlandıran bir film. Continue reading
Category Archives: Yabancı Sinema
X-Men: Days of Future Past (2014) : Süper Kahraman Filmleri Hakkında
Bu sene gerçekleşen Comic-con festivallerinden anladığımız kadarıyla, önümüzdeki yıllar pek çok süper kahraman filmine gebe ve on yıl önce Hollywood’un epik film modasına benzer bir modanın ileride yaşanacağını söylemek mümkün. Aslında süper kahraman filmleriyle ilgili yakın zamana kadar çok umut vaat eden bir gelişme yoktu; Nolan’dan önceki Batman serisi özellikle son iki filmiyle seyirciyi kendisinden soğutmuştu, X-Men üçlemesi de çizgi romandaki potansiyelinden çok uzaktaydı, Spider-Man üçlemesine ise değinmek bile istemiyorum. Dardevil, Ghost Rider, Catwoman, Elektra derken ‘kötü düşmanı öldür ve kahraman ol’ temalı süper kahraman filmleri bir bir bekleneni veremeyince türün geleceği çok da parlak bir görüntü çizmiyordu. Continue reading
Omar (2013): Filistin’de Aşk Başkadır!
Asya’da avcıların maymunları yakalama yöntemiyle anlatılan klasik bir hikaye vardır, bu hikaye aynı zamanda ‘Omar’ filminde de geçmekte ve filmin içeriği hakkında önemli bir bilgi içeriyor. Hikayenin iki farklı şekli var, öncelikle filmde geçen halini anlatayım. Avcılar, ilk başta yakalamak istedikleri maymunları şekerle besleyip onları şekere karşı bağımlı hale getiriyorlar. Ardından küçük bir oyuk açtıkları hindistan cevizlerinin içine şeker koyup maymunların gelmesini bekliyorlar. Hindistan cevizine yaklaşıp şekerin kokusunu alan maymunlar, oyuktan içeri ellerini sokup şekeri kavradıklarında elleri yumruk şeklini aldığından geri çıkamıyor ve öylece elleri sıkışmış bir şekilde Continue reading
Wadjda (2012): Suudi Arabistan İçin İlklerin Filmi
Tamamı Suudi Arabistan’da çekilmiş ilk film özelliği taşıyan ‘Wadjda’, Suudi Arabistan’ın ilk kadın yönetmeni Haifaa Al-Mansour’un elinden çıkmakta ve aynı zamanda bu sene yabancı dil Oscar kategorisinde ülkesini temsil eden ‘özel’ bir film. Küçük bir kız çocuğu olan Wadjda kadınların türlü yasaklarla mücadele etmek zorunda olduğu Suudi Arabistan’da bisiklet sürmek gibi bir hayale sahiptir. Bu hayali gerçekleştirmek ve yakın arkadaşı Abdullah’la yarışmak için para biriktiren Wadjda’nın öyküsünü izlerken,bir yandan annesinin, okul arkadaşlarının ve çevresindeki diğer insanların hikayelerini de izlemeye başlıyoruz. Continue reading
Deux Jours, Une Nuit (2014): En Zayıf Halka
Yurt dışından formatını satın aldığımız bir yarışma programı vardı; “En Zayıf Halka”. Bu yarışma programında yarışmacılar bir üst tura geçmek için hem sorulara doğru cevaplar vermeye çalışıyor, hem de birbirlerine karşı yarışıyorlardı, her turda bir kişi zayıf halka ilan ediliyor ve yarışmadan eleniyordu. Yine yurt dışından öğrendiğimiz bir başka formatı ise çalışma hayatında uygulamaya başladık ve örneklerini duyuyoruz; ya en zayıf çalışanı gönder ya da maaşına zam isteme. En Zayıf Halka yarışmasının sunucusu format gereği kaba, sert, alaycı biri olurdu, aynı iş yerindeki patronlar gibi. Sunucunun yarışmacılarla nasıl suni bir ilişkisi varsa iş hayatında kapitalist düzenin Continue reading
The Search (2014): Savaşın Kazananı Yoktur!
2011 yılının en iyi işlerinden birine imza atan ve bu başarısını Oscar’la taçlandıran yönetmen Michel Hazanavicius, üç yıl sonra yüz seksen derecelik bir dönüşle hafif-eğlenceli bir türden savaş atmosferine götürüyor bizi. ‘The Search’ İkinci Çeçen Savaşı sırasında yaşanan insanlık dramına dikkat çeken, soğuk, sert, seyircileri salona çivileyen bir filmdi, filmi izledikten sonra internetten Cannes sonrası film hakkında yapılan yorumlara baktığımda ise “Acaba aynı isimli başka bir film var mı?” diye düşünmedim değil. Cannes eleştirmenlerince yerin dibine sokulan ve devamında uluslararası basın tarafından da fazla ilgiye görülmeyen film, aklıma 2010 yılındaki “Miral” filmini getirdi. Continue reading
I Origins (2014): Gözler Kalbin Aynasıdır
2011 yılında ‘After Earth’ filmiyle ismini duyuran yönetmen Mike Cahill, Sundance Film Festivali’nde kendisine ödül getiren son filmi ‘I Origins’ ile bilimin tartışmalı sularında geziniyor. Göz yapısı her insanın kendine özgü, eşsiz bir özelliktedir ve genç bilim adamı Ian, evrime karşı gözün eşsizliğini dayanak olarak kullanan ‘inançlı’ kesime karşı bu savı yıkmak için sıfırdan göz ‘oluşturmanın’ çabası içerisindedir. Genel olarak göz organına bağımlılık derecesinde ilgisi olan, tanıştığı insanların göz fotoğraflarını çekip, kendine özel bir göz veri tabanına sahip Ian’a çalışmalarında stajyer birinci sınıf öğrencisi Karen yardım etmektedir. Continue reading
Maps to the Stars (2013): Ne Olacak Bu Cronenberg’in Hali?
Her ne kadar yönetmen David Crononberg fantastik gerilim/korku türünde başarılı filmleriyle tanınan bir isim olsa da ve bu film tür olarak kara-komedi sınıfına girse de, eski filmlerinin özel bir takipçisi olarak ‘Maps to the Stars’ın yönetmenin en dramatik filmi olduğunu söylemeliyim. Öyle ki, eski filmlerinin takipçisi olarak yönetmenin bu kötü gidişatını izlemek ben de gerçekten dramatik bir etki oluşturdu. Sigmund Freud, Jung ve Sabina Spielrein’in maden niteliği taşıyan hikayesini alıp pembe diziye çevirerek kariyerininen basit işlerinden birine imza atan Crononberg’in bu sene Cannes Film Festivali’nde gösterilen son filmi de nitelik olarak “A Dangerous Method” filminden farklı değil. Bir garip Hollywood taşlamasını anlatan Continue reading
Boyhood (2014): Zamana Karşı Saygı Duruşu
‘
Boyhood’ filmi hiç tanımadığınız bir ailenin fotoğraf albümünü karıştırmak gibi. İlk fotoğrafta bir anne ve küçük yaşlarda iki çocuk görürsünüz, daha sonra aileden kopan ancak arada ziyaret eden babayı ve onun eğlenceli olmaya çalıştığı hali. Her yaprak bir yaş eskitir o dağınık aileyi ve her sayfaya yeni birileri dahil olur. Bütün albümü inceledikten sonra son fotoğrafa geldiğinizde çocukların büyümesi, ebeveynlerin yaşlanması ve zayıflaması gibi değişiklikleri fark edip sorarsınız; geçip giden zaman şimdi nerede? Filmin kendisi tanımadığımız bir aile albümüyken filmin seyircide uyandırdığı etki ise seyircinin kendi aile albümünü hatırlaması gibi; eksilen karakterler, hiç unutulmayan anılar, albümün yaprakları hızla çevrildikçe Continue reading
White Bird in a Blizzard (2014): Esas Sorunu Iska Geçince
“Mysterious Skin”, “Kaboom” gibi festivallerin sevilen filmlerine imza atan Amerikalı yönetmen Gregg Araki, Shailane Woodley ve Eva Green’in başrollerinde olduğu bu yeni filminde aniden kaybolan depresif bir anne karakterinin hikayesini anlatıyor. Laura Kasischke’nin kitabından uyarlanan “White Bird in A Blizzard” tür olarak eğlenceli bir gençlik filmi ile dram arasında tam olarak kimliğini bulamamış ancak müzikleriyle ve oyuncu performanslarıyla ilgi görebilecek bir film.
Kat Connor (Shailane Woodley) depresif bir annenin gölgesi altında gençlik döneminin ilk tecrübelerini yaşayan, büyümenin ne olduğuyla yüzleşmek zorunda Continue reading
