2018’de Sinemada Neler Oldu? | En iyiler, en kötüler, hayal kırıklıkları, sürprizler, kayıplar, vs.

2018’de neler oldu? 2018’in en iyi filmleri, 2018’in en kötü filmleri, 2018’in en iyi dizileri, 2018’de başlayan yeni diziler, 2018’in en iyi kitapları, 2018’in en konuşulan konusu, 2018’de ölen ünlüler, 2018’in en umut verici olayı, 2018’in en büyük hayal kırıklığı, 2018’in özeti bu videoda. Continue reading

Advertisement

Ece Temelkuran: “Sinema Deliliktir.”

Ece_Temelkuran_roportaj
Röportaj: Fırat Çakkalkurt, Kürşat Saygılı
Deşifre: Burç Karabulut, Demet Öztürk

İlk izlediğiniz filmi hatırlıyor musunuz?

Evet. Ankara’da Küçük Lord’u izlemiştim. Öyle bir çocuk filmi vardı; siz yoktunuz o zamanlar. Anneannemle gitmiştim ve sinemaya ilk girdiğim an hissettiklerimi hatırlıyorum. Çok büyük gelmişti salon bana. Ankara’da o kadar büyük hangi sinema olabilir ki? Akün müydü acaba? Sanırım Akün’dü. Hatırladığım görüntüyü bildiğim Anakara sinemalarıyla karşılaştırdığımda, Akün olması muhtemel. Filmden ve salondan aklımda kalan ilk şey büyüklük; daha sonra hayret hissi ve bordo perdeler. Continue reading

Kış Uykusu (2014): Nuri Bilge Ceylan Sineması Üzerine Yaz Notları

kis-uykusuNamık Kemal 4 Kasım 1872 tarihinde İbret’te “Terakki” isimli bir makale yayınlar. Bu makale Osmanlı aydının ve sonrasında gelecek olan Cumhuriyet aydının Batıya bakışının mükemmel bir özetidir. Bir Londra güzellemesi olan makalede parlementodan eğitim-öğretime, ticaretten halkın iyilikseverliğine ve çalışkanlığına birçok konuya değinerek Batılıların üstün yönlerini abartılı bir şekilde Şarkın miskin ve cahil çocuklarına anlatır Namık Kemal. Batılılardan geri(!) kalmamız bizi o denli yaralamıştır ki, Türk aydını; barbarlıktan medeniyete adım atmanın tek yolunun Batı’yı taklit etmek olduğuna ikna olmuştur. Yerli olan her şeyin tukaka edildiği bir dönemde yani cumhuriyetin ilk yıllarında 1927’nin sonbaharında Mimar Kemaleddin Continue reading

Kış Uykusu (2014): Nuri Bilge Ceylan’ın Türk Sinemasına Armağanı

kis-uykusu  Türk sinemasının 100. yılına adanmış en güzel ödül Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nde kazandığı Altın Palmiye ödülüydü. Mütevazi duruşunu bozmadan anlatmak istediğini filmlerinde anlatan, akrabalarından oluşan küçük bir bütçeyle çektiği filmlerden büyük prodüksiyonlara geçişi sürecinde çizgisini bozmadan, yazınsal anlamda Çehov, kurgusal zenginlikte Andrei Tarkovsky ve Ingmar Bergman gibi ustalardan esinlenerek evrensel bir dil yakalayan, Türk sinemasının yaşayan en büyük değerlerinden biridir Nuri Bilge Ceylan. Continue reading

Karınca Kapanı (2014): İlk Seferin Günahı Olmaz

Karinca-Kapani Yönetmenliğini Fırat Tanış’ın yaptığı, senaryosu ise Cüneyt Uzunlar’ın 2012 yılında yazdığı tiyatro oyunundan uyarlanan Karınca Kapanı filmi, 9 Mayıs 2014’te vizyona girdi. Fırat Tanış’ın rüştünü ispat etmiş oyunculuğunu yine konuşturduğu filmde diğer rollerde Neslihan Yeldan, Cüneyt Uzunlar, Emre Kınay, Eşref Kolçak, İdil Vural, Bahtiyar Engin ve Mesut Yar var.
Soma’da yaşanan faciadan önceki hafta üç gece boyunca üç kanalda tanıtım çalışmalarını Fırat Tanış ve Neslihan Yeldan ikilisinin yaptığı filmi ne çok merak ederek ne de çok önyargılı olarak izledim. Tanış’ın bu iş için müziğinden oyunculuğuna kadar her aşamada elini taşın altına koymuş olması Türkiye koşulları düşünüldüğünde takdire değer. Continue reading

Küf (2012): İnsanın Küfleşen ve Çürüyen Yaşamı

KufAli Aydın’ın ilk uzun metrajı olan Küf filmi, Venedik Film Festivali’nde aldığı ödülle dikkatleri üstüne çekmiş ve kısa zamanda birçok eleştirmenden olumlu görüşler almıştı. Özellikle Nuri Bilge Ceylan sinemasıyla bağ kurduğumuz minimalist sinema anlayışı, yönetmenin ilk filminde başarıyı getirdi ve Ceylan sinemasından sonra yeni bir minimalist örneği seyirciyle buluşturmuş oldu. Uzun planlar, uzun bakışlar ve az diyaloglarla bezeli olan Ali Aydın’ın Küf’ü, seyirci açısından izlenmesi güç olabilse de, insan kavramı üzerine düşündükleriyle oldukça farklılaşmakta.

Filmin konusuna gelince: Küf’ün başkarakteri, oğlunu 18 yıl önce yitirmiş bir demiryolları işçisi olan Basri. Continue reading

Yozgat Blues (2013): Bana Bir Taşra Şarkısı Söyler misin?

Yozgat-BluesUzak İhtimal filmiyle tanıdığımız Mahmut Fazıl Coşkun, yeni filmi Yozgat Blues’da çıtayı yükselterek günümüz sinemasına farklı bir taşra yorumu getiriyor. Uzak İhtimal’le ilk sınavını aşan yönetmen, bir müezzin ile bir rahibenin farklı ilişki dünyalarını anlatmış ve farklı dinler arasında bu iki karakter üzerinden bir bağ kurmuştu. Yozgat Blues’da ise blues gibi yetmişli yılların dünyasında ünlenen bir müzik türüyle, ülkemizin taşrasını bir araya getirerek yine sıradışı bir ikilik yaratıyor. İnsanın görsel hafıza ve imgelemi içerisinde yan yana koyulamayacak bu iki farklı tema, yönetmenin sinemasının dilini zenginleştirmiş ve ikinci filmiyle başarı grafiğini oldukça yükseltmiş. Continue reading

Gözümün Nûru (2013): Işığa Fazla Bakma, Kör Olursun Sonra

Gozumun-NuruMelik çocukluğundan beri göz problemi yaşayan sinema aşığı bir gençtir. Hayattaki en büyük hayali sinema yapmak olan Melik, bu uğurda eğitim almak için Fransa’ya gider fakat bir süre sonra retina dekolmanı sebebiyle kör olmanın kıyısına gelir ve tedavisi için İstanbula’a geri döner. Melik Saraçoğlu ve Hakkı Kurtuluş‘un bir kez daha birlikte kamera arkasına – ve ilk kez önüne – geçtikleri Gözümün Nûru, işte böyle başlıyor.

Fransız ekolünden etkilendikleri sır olmayan Saraçoğlu ve Kurtuluş’un bu sıradışı filmi bir yandan jenerik yazılarının, müziklerin, zengin hayalgücünün ve film boyunca perdeye yansıyacak ödünç film parçacıklarının etkisiyle seyircide ilk anda bir Fransız Continue reading

Hayat Var (2008): Arabesk Daha Önce Hiç Bu Kadar Zarif Olmamıştı

Hayat-VarUsta işi kamera kullanımı, söz konusu Reha Erdem olduğunda hiç de sürpriz değil. Hatta öyle ki, Erdem görüntü konusunda Nuri Bilge Ceylan‘la karşılaştırılabilecek kadar başarılı bir yönetmen. İlk filmi A Ay‘dan bu yana, tüm Reha Erdem filmleri görselliğin en üst noktasındadır. İşte bu açıdan Hayat Var da sinema severleri hayal kırıklığına uğratmıyor.

Film, SİYAD, Yeşilçam, Altın Portakal, Berlin ve İstanbul film festivallerinden ödüllü. Hayat adında, post-modern İstanbul’un eşitsiz düzeninde altta kalan bir kızın yaşamı Erdem’in sinematik yeteneğiyle birleşince, ortaya ustaca görselleştirilmiş bir hikaye çıkmış ve filmin bu kadar çok ödül toplamasının altındaki en büyük faktör de işte bu. Continue reading

Kelebeğin Rüyası (2013): ‘Bir Yılmaz Erdoğan Filmi’ Olmadığı Kesin!

Kelebegin-RuyasiTürkiye kaliteli ana akım sinema örnekleri açısından oldukça kısır. Bu yüzden Yavuz Turgul hala çok özel bir sinemacı. Yılmaz Erdoğan‘ın son filmi Kelebeğin Rüyası da bu kısır ortama canlılık getirmesi açısından merakla bekleniyordu. Gerçi, Yılmaz Erdoğan çok büyük bir yönetmen olduğundan değildi bu merak; büyük bütçeli işleri iyi ekiplerle göreceli olarak daha eli yüzü düzgün biçimde yaptığındandı, ama görünen o ki kendisi bu durumu yanlış anlamış.

Afişte yazdığının aksine ‘Bir Yılmaz Erdoğan Filmi’ diye bir şey yoktur. Olamaz. En azından şimdilik. ‘Bir François Truffaut Filmi’ olur. ‘Bir Woody Allen Filmi’ olur. ‘Bir Nuri Bilge Ceylan Filmi’ olur. Bunlar auteur yönetmenlerdir. Sinemaya ve hayata Continue reading