Yılmaz Güney Röportajı

Yilmaz-Guney-Roportaji

* Chris Kutschera tarafından yapılan bu röportaj Ortadoğu Dergisi’nin (The Middle East) Ocak 1983 tarihli sayısında yayınlanmış ve Devrim Kılıç tarafından İngilizce’den çevrilmiştir.

Paris’in kuzeyinde küçük bir köyde yer alan eski bir manastır birden bire Türkiye’nin bir parka yansıması oldu. Ana giriş kapısının hemen üstünde Meryem Ana heykeline yukarıdan bakan bir yere Türkçe bir yazı yazılmış; “… Merkez Cezaevi”. Mustafa Kemal’ün Türkiye’sini öven yazılar yazılmış her yere, örneğin; “Ne mutlu Türküm diyene!” Continue reading

Advertisement

Kabadayı (2007): Erkekliğin Kitabı Bir Kez Daha Yazılıyor

KabadayiSuç, mafya ve cinayet Türk sinema seyircisinin genellikle yoğun ilgi gösterdiği temalar. Bir filmde bu temalara ek olarak Şener Şen ve Kenan İmirzalıoğlu merkezli başarılı bir oyuncu kadrosu varsa, o film için gişe başarısı kaçınılmazdır. Haliyle, Kabadayı’nın 2 milyon kişi tarafından seyredilmiş olması hiç de şaşırtıcı değil.

Film, silaha tövbe etmiş eski bir kabadayının, yeniyetme bir mafya babasıyla hesaplaşmasını ve oğlu uğruna tövbesini bozmasını konu alıyor. Bu açıdan, Yavuz Turgul‘un yazmış olduğu senaryo bazı seyirciler tarafından sıradan bulunsa da, Kabadayı’yı türdeşlerinden ayıran bazı noktalar tabii ki mevcut. Ali Osman adlı eski kabadayı ve Devran Continue reading

İz – Rêç (2011): Kürt Sineması Diye Bir Şey Var, Duymayan Kalmasın!

Iz-RecTürkiye’de her yıl milyonlarca kişi tarafından seyredilen ana akım filmlerden arda kalan birkaç küçük salondur sorunsal sinema seyircisinin nefes alabildiği tek yer. Oysa ki Türkiye sineması diye bir olgudan bahsedebilmemiz için bireysel veya toplumsal sorunlardan yola çıkan filmler hayati derecede önemli ve her ne kadar Türkiye’de son yıllarda üretilen sorunsal filmler arasında çok başarılı işler çıkıp yurt dışında ödüller toplasa da, ülke sınırları içinde gördükleri üvey evlat muamelesi nedeniyle sorunsal sinemanın olgun bir üsluba kavuşup bir olgu olarak kendini ortaya koyabilmesi için biraz daha zaman gerekmekte. İşte bu yüzden, tam olarak bir Türkiye sinemasının varlığını kabul etmek şimdilik zor. Continue reading

Kelebeğin Rüyası (2013): ‘Bir Yılmaz Erdoğan Filmi’ Olmadığı Kesin!

Kelebegin-RuyasiTürkiye kaliteli ana akım sinema örnekleri açısından oldukça kısır. Bu yüzden Yavuz Turgul hala çok özel bir sinemacı. Yılmaz Erdoğan‘ın son filmi Kelebeğin Rüyası da bu kısır ortama canlılık getirmesi açısından merakla bekleniyordu. Gerçi, Yılmaz Erdoğan çok büyük bir yönetmen olduğundan değildi bu merak; büyük bütçeli işleri iyi ekiplerle göreceli olarak daha eli yüzü düzgün biçimde yaptığındandı, ama görünen o ki kendisi bu durumu yanlış anlamış.

Afişte yazdığının aksine ‘Bir Yılmaz Erdoğan Filmi’ diye bir şey yoktur. Olamaz. En azından şimdilik. ‘Bir François Truffaut Filmi’ olur. ‘Bir Woody Allen Filmi’ olur. ‘Bir Nuri Bilge Ceylan Filmi’ olur. Bunlar auteur yönetmenlerdir. Sinemaya ve hayata Continue reading