‘Dahi’ çocuk Xavier Dolan’ın inatla üzerine gittiği sinema anlayışı öyle bir sonuç ortaya çıkarıyor ki, genç yönetmene ya hayran kalırsınız, ya da bir daha dönüp bakmamak üzere sinemasından nefret edersiniz. Böylesine keskin bir görüş oluşturmasındaki en büyük etkenlerden biri, psikanalizin derin sularında, sivri uçlarda gezinmesi. Yetenekli bir yönetmen olduğu ve kısa zamanda ortaya çıkardığı işlerin yaşına göre önemli bir başarı sayılacağı tartışılmaz üstelik şimdiden yönetmenin Queer sinemaya önemli katkıları olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak Dolan’ı şimdiden ‘dahi’ ilan etmek ve usta isimlerin arasında anmak ne kadar doğru bir öngörü orası tartışılır. ‘Mommy’ zihinsel sorunları olan, şiddet yanlısı, duygularını kontrol edemeyen Steve’in Continue reading
Tag Archives: 2014 / Filmekimi
Force Majeure (2014): Ailenin ‘Direği’ Olmak
Yılın en iyi işlerinden biri olarak nitelendirilen, Ruben Ostlund’un ‘kıl payı’ Oscar’a aday gösterilmeyen filmi ‘Force Majeure’, kelime anlamı olarak mücbir sebep anlamına gelmektedir. Karı-koca, bir kız ve bir erkek iki çocuktan oluşan çekirdek ailenin tatile gitmesi ve tatilde baş başa kalmalarına odaklanan bu İsveç filmi, gücünü gerçekten iyi kotarılmış bir giriş sahnesinden ve ana fikirden alıyor ancak beraberinde ortalama bir evlilikte cinsiyetçilik eleştirisi yaparken konuyu da bağlamada, uzatıp iki saate tamamlamada oldukça zorlanıyor. Çoğu Avrupa filmi gibi kısa film olsa şaheser olacak, ancak bu haliyle ortalama üstü bir pozisyonda kalan ‘Force Majeure’, yine de baştaki ilginç sorusuyla dikkatleri çekiyor. Continue reading
Feher Isten (2014): Beyaz Tanrı’nın Kerameti
2014 yılında Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde En İyi Film seçilen ve ülkemizde ilk kez Filmekimi’nde gösterilen Beyaz Tanrı, insan-hayvan ilişkisi üzerine temellenen klasik filmlerden oldukça farklı bir yerde duruyor. Bunu sağlayansa filmin gerçekçi anlatımı ve su gibi akıp giden oyunculuklar.
Filmin konusuna gelince: 13 yaşındaki Lili, annesi ve üvey babası üç aylık bir akademik eğitim programı için yurtdışına çıkınca bu süreyi babasının yanında geçirmek durumunda kalır. Yanına ayrılmayı düşünemediği köpeği Hagen’i de alır. Ancak babası ve komşuları Hagen’in varlığından epey rahatsız olurlar. Hatta komşularından biri Continue reading
Deux Jours, Une Nuit (2014): En Zayıf Halka
Yurt dışından formatını satın aldığımız bir yarışma programı vardı; “En Zayıf Halka”. Bu yarışma programında yarışmacılar bir üst tura geçmek için hem sorulara doğru cevaplar vermeye çalışıyor, hem de birbirlerine karşı yarışıyorlardı, her turda bir kişi zayıf halka ilan ediliyor ve yarışmadan eleniyordu. Yine yurt dışından öğrendiğimiz bir başka formatı ise çalışma hayatında uygulamaya başladık ve örneklerini duyuyoruz; ya en zayıf çalışanı gönder ya da maaşına zam isteme. En Zayıf Halka yarışmasının sunucusu format gereği kaba, sert, alaycı biri olurdu, aynı iş yerindeki patronlar gibi. Sunucunun yarışmacılarla nasıl suni bir ilişkisi varsa iş hayatında kapitalist düzenin Continue reading
The Search (2014): Savaşın Kazananı Yoktur!
2011 yılının en iyi işlerinden birine imza atan ve bu başarısını Oscar’la taçlandıran yönetmen Michel Hazanavicius, üç yıl sonra yüz seksen derecelik bir dönüşle hafif-eğlenceli bir türden savaş atmosferine götürüyor bizi. ‘The Search’ İkinci Çeçen Savaşı sırasında yaşanan insanlık dramına dikkat çeken, soğuk, sert, seyircileri salona çivileyen bir filmdi, filmi izledikten sonra internetten Cannes sonrası film hakkında yapılan yorumlara baktığımda ise “Acaba aynı isimli başka bir film var mı?” diye düşünmedim değil. Cannes eleştirmenlerince yerin dibine sokulan ve devamında uluslararası basın tarafından da fazla ilgiye görülmeyen film, aklıma 2010 yılındaki “Miral” filmini getirdi. Continue reading
Maps to the Stars (2013): Ne Olacak Bu Cronenberg’in Hali?
Her ne kadar yönetmen David Crononberg fantastik gerilim/korku türünde başarılı filmleriyle tanınan bir isim olsa da ve bu film tür olarak kara-komedi sınıfına girse de, eski filmlerinin özel bir takipçisi olarak ‘Maps to the Stars’ın yönetmenin en dramatik filmi olduğunu söylemeliyim. Öyle ki, eski filmlerinin takipçisi olarak yönetmenin bu kötü gidişatını izlemek ben de gerçekten dramatik bir etki oluşturdu. Sigmund Freud, Jung ve Sabina Spielrein’in maden niteliği taşıyan hikayesini alıp pembe diziye çevirerek kariyerininen basit işlerinden birine imza atan Crononberg’in bu sene Cannes Film Festivali’nde gösterilen son filmi de nitelik olarak “A Dangerous Method” filminden farklı değil. Bir garip Hollywood taşlamasını anlatan Continue reading
Boyhood (2014): Zamana Karşı Saygı Duruşu
‘Boyhood’ filmi hiç tanımadığınız bir ailenin fotoğraf albümünü karıştırmak gibi. İlk fotoğrafta bir anne ve küçük yaşlarda iki çocuk görürsünüz, daha sonra aileden kopan ancak arada ziyaret eden babayı ve onun eğlenceli olmaya çalıştığı hali. Her yaprak bir yaş eskitir o dağınık aileyi ve her sayfaya yeni birileri dahil olur. Bütün albümü inceledikten sonra son fotoğrafa geldiğinizde çocukların büyümesi, ebeveynlerin yaşlanması ve zayıflaması gibi değişiklikleri fark edip sorarsınız; geçip giden zaman şimdi nerede? Filmin kendisi tanımadığımız bir aile albümüyken filmin seyircide uyandırdığı etki ise seyircinin kendi aile albümünü hatırlaması gibi; eksilen karakterler, hiç unutulmayan anılar, albümün yaprakları hızla çevrildikçe Continue reading
White Bird in a Blizzard (2014): Esas Sorunu Iska Geçince
“Mysterious Skin”, “Kaboom” gibi festivallerin sevilen filmlerine imza atan Amerikalı yönetmen Gregg Araki, Shailane Woodley ve Eva Green’in başrollerinde olduğu bu yeni filminde aniden kaybolan depresif bir anne karakterinin hikayesini anlatıyor. Laura Kasischke’nin kitabından uyarlanan “White Bird in A Blizzard” tür olarak eğlenceli bir gençlik filmi ile dram arasında tam olarak kimliğini bulamamış ancak müzikleriyle ve oyuncu performanslarıyla ilgi görebilecek bir film.
Kat Connor (Shailane Woodley) depresif bir annenin gölgesi altında gençlik döneminin ilk tecrübelerini yaşayan, büyümenin ne olduğuyla yüzleşmek zorunda Continue reading
Il Capitale Umano (2013): Orta Sınıf İtalyan Filmi
Geçen yıl Oscar yarışında ipi göğüsleyen, senenin en iyi filmlerinden ‘La Grande Bellezza’dan sonra bu yıl İtalya ‘Il Capitale Umano’ filmiyle yabancı dilde en iyi film kategorisinde Oscar ödüllerine başvurdu. Paolo Vrzi’nin yönetmenliğinde İtalya’nın yaşadığı ekonomik sıkıntıların halkın farklı kesimlerinde oluşturduğu etkilere değinen film, sahip olduğu karakterler ile üst-orta-alt sınıftan insanların hayatlarına odaklanıyor ve bir trafik kazasının sonucunda insan değerini ölçmeye çalışıyor. ‘La Grande Bellezza’ filmi belirgin bir konuya sahip olmadan pek çok farklı metne sahip Continue reading
Filmekimi 2014: 16’lıklara Özel 4 Film Önerisi
Filmekimi zamanı geldi çattı, 11-17 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan festival bu sene de pek çok sağlam filmle karşımıza çıkıyor. Ancak her festival zamanı olduğu gibi ‘Gerçek festival bu değil!’ diyeceğimiz eksikler söz konusu. Lalekart ayrımcılığından biletix sömürgesine, ana sponsorun festival seyircisi için çok da işe yaramayacak kampanyasına kadar bütün sorunlar bir yana, akşam seanslarının ve hafta içi bütün seansların 16 TL gibi fahiş bir fiyata satılması tam bir hayal kırıklığı. Sadece Filmekimi değil, ülkemizde yapılan başlıca film festivallerinin hemen hepsinde görülen bir durum bu; Continue reading