Yılın en iyi işlerinden biri olarak nitelendirilen, Ruben Ostlund’un ‘kıl payı’ Oscar’a aday gösterilmeyen filmi ‘Force Majeure’, kelime anlamı olarak mücbir sebep anlamına gelmektedir. Karı-koca, bir kız ve bir erkek iki çocuktan oluşan çekirdek ailenin tatile gitmesi ve tatilde baş başa kalmalarına odaklanan bu İsveç filmi, gücünü gerçekten iyi kotarılmış bir giriş sahnesinden ve ana fikirden alıyor ancak beraberinde ortalama bir evlilikte cinsiyetçilik eleştirisi yaparken konuyu da bağlamada, uzatıp iki saate tamamlamada oldukça zorlanıyor. Çoğu Avrupa filmi gibi kısa film olsa şaheser olacak, ancak bu haliyle ortalama üstü bir pozisyonda kalan ‘Force Majeure’, yine de baştaki ilginç sorusuyla dikkatleri çekiyor. Continue reading
Category Archives: İsveç Sineması
A Thousand Times Good Night (2013): Savaş Fotoğrafçısının Ailesiyle İmtihanı
Bir savaş fotoğrafçısının gözünden kana bulanan topraklarda yaşanan trajediye tanıklık etme fikri, orijinal olmasa da iddialı ve ilgi çekici. Norveç, İsveç ve İrlanda ortak yapımı Erik Poppe imzalı “A Thousand Times Good Night” filmi bu fikirden yola çıkılarak ortaya konmuş naif bir film. Başrollerinde ünlü Fransız aktis Juliette Binoche ve “Game of Thrones” dizisinden tanıdığımız Nikolaj Coster-Waldau’nun oynadığı film, hikaye olarak sahip olduğu potansiyeli yansıtamıyor ve konuyu Hollywood sinemasına yakın bir yüzeysellikle işliyor.
Rebecca (Juliette Binoche) Afganistan’dan Afrika bölgesine kadar Dünya’da savaşın olduğu her yere gitmiş, dünyanın en iyi savaş fotoğrafçılarından biri. Afganistan’ın Kabil şehrinde canlı bomba olarak Continue reading
The Reunion (2013): Gerçekle Kurgu Arasında
2012 yapımı François Ozon imzalı “Dans la Maison” filmi, sinemanın çokça tartıştığı gerçek-kurmaca arasında gidip gelen, ana hikayeyi gerçek kabul edip, başrol oyuncusunun yazdığı kısa hikayeleri kurmaca olarak sunan bir filmdi ve filmin başarısı seyirciyi gerçeğin ana hikaye olduğuna inandırmasında yatmaktaydı. Halbuki ana hikaye de kurmaca bir hikayeden ibaret en nihayetinde, sonuç olarak kurmaca bir hikayenin içerisinde kurmaca bir yan hikaye, bir alt küme daha oluşturularak, gerçeklik algısını gerilim öğesi olarak kullanmaktaydı yönetmen. İnanmak isteyen seyircinin inancı üzerinden ilerleyen ve Continue reading