Tüm insanların uzayda bir gezegende yaşadığı karamsar bir gelecek tahayyülü. Bilimkurgu filmlerinden oldukça alışkın artık sinema severler bu duruma. Dünya yaşanılamayacak duruma gelmiştir ve tüm insanlar dünyayı terk ederek yeni bir gezegende yaşamaya başlamışlardır. Dünyanın yaşanılamayacak duruma gelmesini farklı bir çevre sorunuyla bağdaştırıyor olsa da, distopik bir film olarak After Earth, akla hemen WALL-E’yi getiriyor ama WALL-E’de geride kalan dünya sadece bir çöplük iken M. Night Shyamalan‘ın filminin sıradışı çevre sorunu öngörüsü, senaryo için oldukça parlak bir çıkış fikri sağlıyor. Shyamalan’ın tasarımında insanlar doğaya ve hayvanlara öylesine kötü davranmışlardır ki, gezegeni terk edip Continue reading
Author Archives: Fırat Çakkalkurt
Tartışmada “Yanılgıdan Kurtarmak Aşağılamak Değildir” (2. Bölüm)*
* Zuhal Tuzcu tarafından Erhan Odabaş ile Sözün Farkı – Türkiye’de Tartışma Kültürü adlı belgesel üzerine yapılan röportaj metni. Metnin orijinaline http://www.dagmedya.net/2013/06/26/erhan-odabas-tartismada-yanilgidan-kurtarmak-asagilamak-degildir/ adresinden ulaşılabilir.
Taksim – Gezi Parkı Tartışıyor mu?
Beni düşündüren bir konu da vardı. Belgeselin galası 7 Haziran Cuma günü yapıldı. Bildiğimiz gibi Taksim Gezi Parkı’nda 31 Mayıs’ta direniş gerçekleşti. Yani bu direniş galanın olduğu gün de devam etmekteydi. Katılımcı sayısı buna rağmen Şişli Kent Sineması’nı doldurdu. Ben de izledikten sonra içimden “İşte bu belgeseli, tam da şu an içinde bulunduğumuz Gezi Parkı durumunda medyanın göstermiş olduğu tutumu çok iyi anlattığı için bir an önce tüm halkın izlemesi bir fayda sağlayabilir” dedim. Bunun üzerine Odabaş durumu şöyle özetledi: Continue reading
Tartışmada “Yanılgıdan Kurtarmak Aşağılamak Değildir” (1. Bölüm)*
* Zuhal Tuzcu tarafından Erhan Odabaş ile Sözün Farkı – Türkiye’de Tartışma Kültürü adlı belgesel üzerine yapılan röportaj metni. Metnin orijinaline http://www.dagmedya.net/2013/06/26/erhan-odabas-tartismada-yanilgidan-kurtarmak-asagilamak-degildir/ adresinden ulaşılabilir.
Çocukken “tartışma” kavramının anlamını düşündüğümde hep olumsuzluk, bir kavga ortamı gelirdi aklıma. Büyüdükçe bu fikrim değişti ve aslında karşıdaki kişiyle sözlü şekilde belli bir konu üzerinde görüşlerimizi, düşüncelerimizi belirtmek olduğunu, çoğunlukla eleştiri şeklinde gerçekleştirilen diyalogların saygı çerçevesinde olması gerektiğini anladım.
Geçen haftalarda ise konusu ilgimi çeken “Sözün Farkı- Türkiye’de Tartışma Kültürü” adlı belgeselin galasına katıldım. Belgeselin konusu daha önce geniş çaplı olarak ne kitaplarda ne filmlerde ne belgesellerde ele alınmamıştı. Bu açıdan Continue reading
İlk 5 Ayında Sinema Salonlarının 2013 Karnesi [İnfografik]
2013’ün ilk 5 ayı geride kalmak üzereyken hazırladığımız bu infografik aslında sinema salonlarının ilk dönem karnesi. Birkaç ay sonra yıl sonuna yaklaşırken ikinci dönem karnesinin de gelmesiyle infografiğimiz tamamlanmış olacak. Bu nedenle bu infografiği serinin ilk bölümü gibi düşünmek daha doğru olur. Continue reading
The Great Gatsby (2013): Ey Amerika, Sen de Bir Rüyadan İbaretmişsin!
Fitzgerald‘ın klasik romanı The Great Gatsby‘den Baz Luhrmann‘ın uyarladığı film, bu yıl Cannes Film Festivali’nin açılış filmiydi. Zaten böylesi ünlü bir romanı sinemaya uyarlamak riskli bir hareket iken, 1974’te Jack Clayton‘un çektiği unutulmaz versiyonun üzerine bu işe kalkışmak ise gerçekten cesaret isterdi. Baz Luhrmann bu cesareti gösterdi ama filmi Fitzgerald’ın romanı ve Clayton’ın filmiyle kıyaslayan eleştirmenler tarafından acımasızca eleştirilmekten de kurtulamadı. Oysa ki, 2013 yapımı bu film için kendi içinde bir değerlendirme yapacak olursak çok daha adil yorumlara ulaşabiliriz. Continue reading
L’Écume des jours (2013): Bu Fransızlar Aşktan Anlıyor Arkadaş!
Bir modern klasikler listesi yapılacak olsa, Eternal Sunshine of the Spotless Mind için de mutlaka bir kontenjan ayırmak gerekirdi. Sinemaseverler haklı olarak, sıradışı bir zekanın ürünü olan bu filmin yönetmeni Michel Gondry‘den yine kendilerini şaşırtacak bir film bekliyordu ve sağ olsun Gondry de onları yanıltmadı. L’Écume des jours, Boris Vian‘ın aynı adlı romanından yapılmış bir uyarlama. Böylesi zor bir yazarın eserini sinemaya uyarlamak da bir o kadar zor olsa gerek ama Michel Gondry tüm bu zorlukları ustaca avantaja çevirmeyi bilmiş doğrusu. Continue reading
Figüranlıktan Yıldızlığa Türk Sinemasında Şener Şen [İnfografik]
Giovanni Scognamillo’nun kitabı, usta oyuncu üzerine şimdiye kadar hazırlanmış en detaylı inceleme. Scognamillo, Türkiye’nin en ünlü sinema yazarlarından biri olmasına rağmen 2005 yılında yayımlanan bu kitaptan önce hiç oyuncu incelemesi yapmamıştı. Yani Türk Sinemasında Şener Şen, İtalyan asıllı yazar açısından da oldukça önemli bir kitap. Biz de bu büyük oyuncu üzerine bir infografik hazırlamayı düşündüğümüzde, aklımıza hemen bu kitap geldi. Continue reading
Antz (1998): Her Animasyonu Çocuk Filmi Sanıyorsanız Yanılıyorsunuz
Genelde animasyonlar çocuklar için yapılsa da, Antz daha çok yetişkinlere yönelik bir film. Filmin alt metinlerinde bırakın bir çocuğu, çoğu yetişkinin bile göremeyeceği birçok nokta gizli. Antz genel olarak bir işçi karıncanın, prensesi tavlamak için atıldığı maceralar sonunda kahraman olup kolonisinin tarihini değiştirmesini konu alıyor ama arka plandaki toplum-birey çatışmasını, ‘yetişkinlere yönelik’ çoğu filmden daha sağlam işlediğini söylemek gerek.
Antz’ın giriş sekansı ana karakter Karınca Z’nin derdini bize o kadar iyi anlatıyor ki filmin daha 3. dakikasında, “Ne anlatıyor bu film?” demeden hikayeye kafadan dalıyoruz. Aslında bir rönesans karıncası olan Z, Continue reading
Sen Aydınlatırsın Geceyi (2013): Hem Siyah-Beyaz, Hem Rengarenk
“Sergei Eisenstein’a göre siyah beyazın anlatım gücü sonsuzdur. Bunu kanıtlamak için müzikten örnekler verir. Tchaikovsky İolanthe uvertüründe yalnızca üflemeli çalgılara, Prokofiev Romeo ve Juliet’in ikinci bölümünde yalnızca mandolinlere yer verir. Besteciler tüm orkestrayı kullanabilecekken üflemelileri ya da mandolinleri seçerler. Sinemada da kimi kez siyah beyaz, renkten çok daha etkili olabilir.” [1]. Aynen Sen Aydınlatırsın Geceyi‘de olduğu gibi.
Euripides‘in “İnsan endişeden yaratılmıştır.” sözüyle açılan ve adını Shakespeare‘in ünlü sonesinden alan film, klasik temalarla örülü, bariz Continue reading
Peeping Tom (1960): Biz Burada Röntgencileri Sevmeyiz Dostum
Martin Scorsese’ye göre Peeping Tom, film yapmak üzerine söylenebilecek her şeyin söylendiği iki filmden biri. Diğeri de Fellini’nin klasik filmi 8½. Scorsese bu bağlantıyı ‘bakmak’ ve ‘film yapmak’ arasındaki ilişkiden kuruyor. Yönetmenler kendi gözlerinden gördükleri dünyayı, kendilerine göre şekillendirerek filmlerinde seyirciye sunar. Yani sinemada esas olan yönetmenin bakışıdır. Bu açıdan, Michael Powell‘ın filmi de bakmak üzerine bir film olduğundan film yapma deneyimi üzerine önemli cümleler söylüyor.
Henüz ilk açılış sahnesinde film kendini belli ediyor zaten. Yakın planda kapalı bir göz birden açılıverir. Bu göz hikayenin ana karakteri Mark Lewis’e aittir ve film boyunca biz bu gözün Continue reading
