* Zuhal Tuzcu tarafından Erhan Odabaş ile Sözün Farkı – Türkiye’de Tartışma Kültürü adlı belgesel üzerine yapılan röportaj metni. Metnin orijinaline http://www.dagmedya.net/2013/06/26/erhan-odabas-tartismada-yanilgidan-kurtarmak-asagilamak-degildir/ adresinden ulaşılabilir.
Taksim – Gezi Parkı Tartışıyor mu?
Beni düşündüren bir konu da vardı. Belgeselin galası 7 Haziran Cuma günü yapıldı. Bildiğimiz gibi Taksim Gezi Parkı’nda 31 Mayıs’ta direniş gerçekleşti. Yani bu direniş galanın olduğu gün de devam etmekteydi. Katılımcı sayısı buna rağmen Şişli Kent Sineması’nı doldurdu. Ben de izledikten sonra içimden “İşte bu belgeseli, tam da şu an içinde bulunduğumuz Gezi Parkı durumunda medyanın göstermiş olduğu tutumu çok iyi anlattığı için bir an önce tüm halkın izlemesi bir fayda sağlayabilir” dedim. Bunun üzerine Odabaş durumu şöyle özetledi:
– Türkiye’de bir uzlaşma, diyalog sürdürme kültürü yoktur. Birinin birine dayatma kültürü egemendir. Siyasal bakış açıları üzerinden bakıldığı zaman uzlaşmaz karşıtlıklar vardır. Örnek verecek olursam, bir burjuvaziyle bir işçi sınıfı ne kadar uzlaşabilir? Bunlar asla fikri düzeyde uzlaşmazlar. Gündelik hayatta ise insanların uzlaşabileceği alanlar vardır. Mesela bir filmde o film, tekniği açısından güzeldir ve sanatsal içeriği vardır. Filmi İslamcı biri yapmış olabilir ama karşıdaki kişi topyekün kötüleme yapamaz. Orada filmin niteliksel özelliklerini görebilmek önemlidir. Tartışmada yanılgıdan kurtarmak aşağılamak değildir. Taksim Gezi Parkı Türkiye’nin bir panaroması. Başbakan daha ilk günden “Siz haklısınız burası Gezi Parkı hatta burasının adı Gezi ve Özgürlük Parkı olsun.” deseydi, milyonlar sokağa dökülür müydü acaba? Ama şu an yapılan tartışma değil, bir dayatmadır ve kullanılan dil ve üslup aşağılayıcı. Gezi Parkı’nda tartışmalar yapılıyor ama devlet tartışmıyor. Resmi ideolojinin belirlediği ortamlarda sağlıklı bir tartışma olmaz. Sınırlar, kurallar vardır. O belirlenen kurallar içerisinde bir tartışma sürdürülür. Resmi ideolojinin egemen olduğu bir ortamda da insanlar ne kadar özgür tartışabilir? Toplum kendisine yukarıdan sunulan argümanlar üzerinden dil ve üslubunu belirliyor. İktidarın dili toplumsal kanaatin oluşmasında önemli bir rol oynar. Toplum da kendisine sunulanlar üzerinden tartışır ve onun üzerinden bir dil ve üslup kurar.
Devlet Tartışır mı?
Devlet tartışır mı sorusuna halktan hem tartışır hem tartışmaz yanıtları gelebilir. Bana sorarsanız tartışmaz. Odabaş’ın yanıtı ise şöyle oldu:
– Devlet tartışmaz. Temel niteliği budur. Çok zor durumda kaldığı zaman tartışır gibi yapar ama tartışmaz. Mesela Gezi Parkı direnişinde ilk gün devlet tartışmadan, demokratik taleplerini dile getirmeye çalışan insanlar üzerinden şiddet ile bastırdı. İkinci gün “Sonuç çıkartılmıştır.”, “Mesaj alınmıştır.” dediler ve devlet tartışmanın kapısını araladı. O zaman içerisinde kendisine bir zaman tanıdı. Ardından Gezi Parkı’na müdahale edildi. Yani yapmak istediği özü itibariyle halkın kitlesel tepkisini engellemeye çalışmak için sorunu çözüyormuş algısı yaratarak kendilerine yönelik bu kitlesel tepkiyi nasıl engellerim üzerinden bir kapalı kapılar ardından tartışma yürüttü ve sonuçta almış olduğu karar tartışma değil, kolluk güçlerine tebliğ ile uygulatmaktı. İşte yapmak istedikleri tartışma bu.
Münazara Müzakere Farkı?
– Türkiye’de müzakere kültürü yoktur. Münazara ve münakaşa vardır. Bir sorgulama yok. Sistem içinde olan Ahmet, Mehmet ne dediyse ona göre şekilleniyor. Her zaman akılla düşünmek yeterli olmuyor. Akılla düşünüp vicdanımızın sesine kulak verdiğimiz zaman olumlu bir sonuç elde edebiliriz. Metalar hiçbir zaman insan hayatından değerli değildir.
Tartışmada Taraflar mı, Yoksa Objektiflik mi Vardır?
– Tartışmanın hangi koşullarda nasıl yapıldığına bağlı. Eğer bu bir siyasi tartışma ise taraflar vardır. Herkes taraftarına oynar. İnsanlar fikirlerini beyan ederlerken karşısında tartıştıkları kişi ile birbirlerini anlamaları önemli ama objektifliğin bir ölçüsü, kriteri yoktur. Örneğin bir kişiyle insan hakları, çevre meselesini çok iyi noktaya gelip tartışabilirsiniz ama karşıdaki kişi milliyetçi diyelim ve siz milliyetçilik çok kötü bir şeydir derseniz tartışma orada bitmiş olur. Doğruları mutlak ve değişmez olan insanlarla sürdürülen bir tartışmada olumlu bir sonuç çıkmaz.
Belgeselde Önemli Noktalar
Acaba Odabaş’ın belgeselde kendince gördüğü önemli noktalar var mıydı? Merak ettim ve sordum. Odabaş’ın yanıtı şöyle oldu:
– Benim neyi önemli gördüğümden ziyade izleyicinin “ne algıladığı, nasıl bir sonuç çıkardığı, biz tartışıyor muyuz”u anlayabilmeleri önemlidir. Sokaktaki insan empatinin anlamını en basit şekliyle kendini başkasının yerine koyma olarak bilirken belgeselde aslında öyle olmadığını, belgeselde fikir beyan eden gazeteci, yazar ve aydınlar üzerinden sunmaya çalıştım. Bir düşüncenin var olabilmesi karşıt düşüncenin olmasına bağlıdır. Karşıt düşünce var olduğu sürece seninle öteki arasındaki düşüncenin farklılığını toplumun ayırt edebilme olanağı ortaya çıkmış olur.
İleriki Planlar, Projeler
Sözün Farkı – Türkiye’de Tartışma Kültürü belgeseli daha çok yeni bir proje ama ilerideki başka planlarınız, projeleriniz nelerdir sorusunu da es geçmemek gerektiğini düşünerek Odabaş’tan hepsinin yanıtını almış oldum.
– Sözün Farkı belgeselini uluslararası festivallere ve Türkiye’deki festivallere gönderiyorum ama öncelikle bu belgesel üzerindeki olumlu ve olumsuz tepkileri gördükten sonra yeni projelere yönelmek daha doğru. Belgeselin kitabı çıktığında da film hakkında olumlu ve olumsuz fikirleri görmüş olacağım.
Belgeselde temel verilmek istenenleri de Odabaş şöyle sıraladı:
– Toplumsal iletişimde tartışmanın önemi, tartışmanın kamuoyunda geliştirici etkisinin olup olmadığı, eşitlik ve saygıdan ne anlamamız gerektiği, her düşünce akımıyla her platformda tartışma sürdürülebilir mi, sürdürülemez mi, insanlık tarihi açısından tartışmayı kısmen irdelemeye çalıştık.
Bu güzel, içeriği çok anlamlı olan belgeseli anlatan Odabaş ile söyleşimizi kendisinin birkaç cümlesi ile bitirmek istiyorum. Keyifli sohbet için Odabaş’a teşekkürlerimi sunarım.
“Tartışma ancak gerçekliği mutlak değişmez bir olgu olarak değil, değişim ve dönüşüm süreci olarak algılayan, birbirlerini aynı düzlemde görme becerisine sahip insanlar arasında gerçekleştiğinde daha öğretici sonuçlar doğurur.”
“Tartışma kültüründe veya bir sorunu tartışırken öncelikle esas almamız gereken temel yaklaşım şu olmalıdır: Karşıtının haklarını korudukça aynı zamanda kendi düşünce ve fikrini özgürce beyan etme haklarını korumanın da teminatını sağlamış olursun.”