* Zuhal Tuzcu tarafından Erhan Odabaş ile Sözün Farkı – Türkiye’de Tartışma Kültürü adlı belgesel üzerine yapılan röportaj metni. Metnin orijinaline http://www.dagmedya.net/2013/06/26/erhan-odabas-tartismada-yanilgidan-kurtarmak-asagilamak-degildir/ adresinden ulaşılabilir.
Çocukken “tartışma” kavramının anlamını düşündüğümde hep olumsuzluk, bir kavga ortamı gelirdi aklıma. Büyüdükçe bu fikrim değişti ve aslında karşıdaki kişiyle sözlü şekilde belli bir konu üzerinde görüşlerimizi, düşüncelerimizi belirtmek olduğunu, çoğunlukla eleştiri şeklinde gerçekleştirilen diyalogların saygı çerçevesinde olması gerektiğini anladım.
Geçen haftalarda ise konusu ilgimi çeken “Sözün Farkı- Türkiye’de Tartışma Kültürü” adlı belgeselin galasına katıldım. Belgeselin konusu daha önce geniş çaplı olarak ne kitaplarda ne filmlerde ne belgesellerde ele alınmamıştı. Bu açıdan bir ilkti. İzledikten sonra ise kesinlikle anlatılması gerektiğini düşünerekten belgeselin senaristi ve yönetmeni olan Erhan Odabaş’ı arayarak söyleşi yapmak istediğimi belirttim. Kendisini akşam 19.00 gibi aramama rağmen nerede olduğumu ve vaktimin olup olmadığını sordu. Tabii ki vardı. O zaman hemen görüşebiliriz diyerek 15 dakika içinde Mecidiyeköy’de buluştuk. Odabaş ile bakın neler konuştuk.
Belgeselin Oluşum Aşaması
Benim merak ettiğim ilk şey belgeselin oluşum aşamasıydı. Bu fikir nereden ve ne zaman çıkmıştı, nasıl gelişmişti de belgesel olma niteliğine gelmişti? Bu sorularımı Odabaş şöyle yanıtladı:
– Bu belgesele şöyle başladım. Bu konu benim bitirme tezimdi. İnsanın özgürleşmesinde tartışma kültürünün rolü ve önemi üzerine bu belgesel şekillendi. Türkiye’de tartışma daha çok medya üzerinden tartışma programlarında yürütülmekte. Daha önce de bu konu üzerine bir dergiye makale yazmıştım. Makale ve tez olmadan önce kitap şeklinde düşünülmüştü. Belgesele toplumda fikir beyan eden gazeteci, yazarları katmaya çalıştık. Okur kitlesi olan yazarları belirlemeye çalıştık. Bu kişiler aydın, bilim adamı niteliğine sahip insanlar. Bu kişilerden muhafazakar kimliğe sahip olanları, liberalleri, sosyalistleri, kemalistleri belirlendi ve bir konsept oluşturuldu. Sonrasında da bazı temel kavramlar üzerinden alt başlıklar oluşturarak sorular üzerinden bir belgesel hazırlamaya çalıştım. İnsanın özgürleşmesinde tartışma kültürünün önemi, empati nedir, her düşünce akımıyla empati kurulmalı mı gibi sorulara yer verdim. Sol ve sağ düşüncenin dil ve üslup açısından aralarında fark olup olmadığını irdelendi, kemalistlerde bir tartışma kültürünün niteliği, siyasal İslam’da tartışma kültürünün niteliği nedir gibi sorulara da yer verdim. Belgeselin en sonunda da devlet tartışır mı sorusu üzerine şekillendi. Bu toplumda bir tartışma kültürü yok. Aslında belgeselin ismi “Sözün Farkı” ama Türkiye’de sözün farkı önemli olmasına rağmen daha çok demogoji, diyalog yerine münakaşa ve sözün fazlalığı üzerinden sürdürülen bir tartışma var. Çekimlere 15 Mayıs 2010’da başladık. Yaklaşık 3 yıl sürdü. Sponsor desteği yok fakat Kültür Bakanlığı destekli bir projedir. Tartışma kültürünü konu alan bu belgesel, Türkiye’de ve hatta dünyada bir ilktir. Bu konu temel esas alınarak oluşturulan ilk belgesel olma özelliğinden dolayı büyük önem taşır.
En çarpıcı, herkeste aynı yorumu yaptıracak bir yönü de vardı belgeselin. İzledikten sonra insanı silkelendiren, ben farklı düşünüyormuşum bu zamana kadar dedirttiğini de Odabaş’a gelen yorumlardan anlayabiliyoruz. Kendisi şöyle diyor: “Belgesel izlendikten sonra da herkesten şöyle bir yorum aldım. ‘Biz tartışmayı bilmiyormuşuz.'” Ayrıca “Bizden sonraki kuşaklara da sözlü bir kaynak niteliği taşımaktadır.” diye de ekledi.
Empati Kendinizi Başkasının Yerine Koymak mıdır?
Empati kavramına da değinmek istiyorum. Ben belgeseli izlediğimde şu zamana kadar bildiğimi sandığım kavramın aslında çok başka bir anlam taşıdığının farkına vardım. Empatinin en basit anlamıyla kendini başkasının yerine koymak olmadığını anladım. Bakın Odabaş empatiyi nasıl anlattı.
– İnsanın kendisini başkasının yerine koyması diye bir şey yoktur. Tam tersine anlamaya çalışmak olmalıdır. Kendinizi başkasının yerine koyarak oradan bir empati kurmaya çalışırsanız kendiniz olmaktan çıkarsınız. Karşıdakiyle empati kurarken şunu görmek lazım: Kişinin içinde bulunduğu durum. Bir insan diyelim ki ırkçılığı savunuyor. Onunla ben empati kurmam ama neden ırkçı olduğunu anlamaya ve sorgulamaya çalışırım. Hiç kimse doğuştan ırkçı, sosyalist, faşist olmuyor. Tartışmada esas olarak bir eleştiri yoksa orada bir tartışma olmaz. Tartışmada taraflar birbirlerinden etkilenir mi etkilenmez mi buna da bakmak lazım. Medya üzerinden yapılan tartışmalarda bir etkilenme yok. Herkes kendi fikriyatını kendi seyircilerine oynayarak yönlendirmeye çalışır. Seyirciye yönelik dil ve üslupla söylemde bulunur. Buradan hareketle böyle bir çalışma ortaya çıktı.
Belgesel Kitap Haline Gelecek
– Belgeseli yurt dışında ve Türkiye’de birkaç festivale yollayacağız. Daha sonra da kitap olarak yayınlanacak. Bu 35 saatlik bir proje ve biz belgeselde 1 saate sığdırmaya çalıştık. Çok fazla kesmek istemediğim ama kesmek zorunda kaldığımız parçalar oldu. Kitap sayesinde 35 saatin tamamını okuma şansına sahip olacağız.