Umberto Eco’ya göre listelerin çekiciliği ölüm korkusundan kaynaklanır. Sonsuzlukla yüzleşmenin, anlaşılmayanı anlaşılır kılmanın bir yoludur listeler. Ölmek istemediğimiz için listeler yapmak hoşumuza gider modern çağın filozofuna göre. ‘En iyiler’ listesinin –dolayısıyla ödüllerin- ise buna ek olarak başka bir çekiciliği daha var. Ödül veren kişinin ‘bağışlayıcı’ durumundaki konumu dolayısıyla kazandığı güç ve tatmin hissi, ödül alandan kat kat yüksektir. Bu bakımdan ödül vermek karşı konulamaz bir cazibeye sahiptir ve ben de bu cazibeye kapılarak mini ödül törenimi huzurlarınızda başlatıyorum.
Yılın en iyi sanat yönetmeni kategorisinde ödül, The Hobbit: The Desolation of Smaug’un göz alıcı prodüksiyon tasarımının altından başarıyla kalkan Dan Hennah’ya gidiyor. The Lord of the Rings serisinde sanat ekibinde çalışan Hennah, The Hobbit serisinde tasarım ekibinin başına geldi ve ilk filmde olduğu gibi ‘Smaug’da da üst düzey bir iş çıkararak ödülü sonuna kadar hak etti.
En iyi kurgu ödülü ise yılın açık ara en iyi işini çıkaran Alfonso Cuarón, Mark Sanger ikilisine gidiyor. Uzayın sonsuzluğunda sıkışan astronotların hikayesini anlatan Gravity’de en dikkatli gözden dahi kaçacak sahne bağlantılarıyla ‘sonsuz’ sahneler kurgulayan ikili, sinemada dijital teknolojinin neler yapabileceğini hepimize gösterdi.
Sıradaki ödüllerimiz en iyi erkek ve kadın oyuncu dallarında. Henüz Türkiye’de gösterimi yapılmayan –inşallah Başka Sinema ekibi bir şeyler düşünüyordur- Polonya yapımı Drogówka’da polis memuru Król rolünde çok iyi iş çıkaran Bartlomiej Topa yılın en iyi erkek oyuncusu olurken, en iyi kadın oyuncu ödülü Blue Jasmine’de Woody Allen’ı kadın formunda karşımıza çıkaran Cate Blanchett’a gidiyor.
Peter Jackson’ın ayrılmaz parçası Howard Shore ‘Smaug’da bir kez daha farkını ortaya koyarak yılın en iyi müzik ödülünü alıyor ve yılın en iyi görüntü yönetmeni ise aynen kurguda olduğu gibi sinematografide de teknolojinin sınırlarını cesurca zorlayan Gravity’nin görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki oluyor.
Tüm gerçeküstü ögeleri atılsa bile eksiksiz işleyecek senaryosuna bir de Türk sinemasında hiç aşina olmadığımız süper kahramanlar ekleyerek kült adayı bir film çıkaran Onur Ünlü, yılın en iyi senaryosu ödülünü Sen Aydınlatırsın Geceyi ile sonuna kadar hak etti. Tebrik ediyorum.
Michel Gondry’nin hayal dünyasının ne kadar zengin olduğunu biliyorduk. Bir kez daha yaratıcı zekasını bize gösterdiği L’écume des jours’daki ustalıklı rejisiyle en iyi yönetmen ödülünün sahibi oldu bu yıl.
Jüri özel ödülümü son yıllarda Türkiye’den çıkan belki de en iyi belgesel olan Benim Çocuğum’a verirken, yönetmeni Can Candan’a hem tebriklerimi hem de bize böyle güzel bir belgesel seyrettirdiği için teşekkürlerimi sunuyorum.
Ve yılın en iyi filmi… L’écume des jours. Distopik dünyanın içine yerleştirdiği masalsı aşk hikayesiyle Michel Gondry’i bir kez daha tebrik ediyor, filmin yapımcılarını alkışlarınızla piste davet ediyorum.
Törenimiz burada sona ermiştir.
Ödül alanlara tebrikler, herkese iyi seneler!