Good Bye Lenin! (2003): Elveda Berlin Duvarı, Merhaba Ostaljik Akım

Good-Bye-LeninWolfgang Becker‘in yönetmen koltuğunda oturduğu 2003 yapımı, Good Bye Lenin! bir anne ve oğulun ilişkisi üzerinden Doğu ve Batı Almanya’yı bölen duvarın yıkılışını konu alıyor.

Princeton Üniversitesi’nde Antropoloji Profesörü olan John Borneman Berlin duvarının yıkılışını topluma etkisi üzerinden ele alır ve özetle, duvarın asla sadece bir duvar olamayacağını söyler. Zira duvarın varlığı toplumu ikiye ayırmıştır; evet ve yıkılışıyla her şey düzelecek gibi görünür ama esas olan bireylerin zihnindeki duvardır ve en zoru onu yıkmaktır. Film de aslında tam olarak burada duruyor. Alex’in Denis ile ilk tanıştığı sahnede kura çekilirken iki kutu görürüz, biri Continue reading

Advertisement

Ali Atay the Wonderkid [İnfografik]

Ali-Atay

Sanat hayatına müzikle başlayan genç usta adayı Ali Atay, 99’da konservatuarın tiyatro bölümünden mezun olarak Berkun Oya ile birlikte Tiyatro Krek‘i kurdu. Tiyatro oyunlarının yanı sıra ismi henüz pek bilinmeyen fakat gelecek vadeden bir oyuncu olarak pek çok dizi ve filmde de rol alan, konservatuarda arkadaşları tarafından “wonderkid” Continue reading

All The Invisible Children (2005): Bütün Yetişkinler Önce Çocuktular!

All-The-Invisible-Children7 farklı ülkeden 8 yönetmenin, çocuklukları ellerinden alınan çocukları anlatan 7 kısa filminden oluşan All The Invisible Children, prömiyerini 2005’te Venedik Film Festivali’nde yaptı. Ülkemizde Görünmez Çocuklar ismiyle 26. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterilen film UNICEF, World Food Programme gibi kuruluşlar tarafından desteklendi. Ayrıca Emir KusturicaKatia LundRidley Scott gibi isimlerin de aralarında olduğu yönetmenler, ortalama 16 dakika süren filmlerinden hiçbir kazanç elde etmediler. Göz ardı edilen çocukların her zaman her yerde olduğunu, olumsuz koşullarda yaşamak zorunda bırakılanların sadece o hep sözü edilen Afrika’daki aç çocuklar olmadığını gösteren, en gelişmiş Continue reading

Spartacus (1960): Karl Marx’ın Kahramanı Olan Adam!

Spartacus9 dalda aday gösterildiği Oscar ödüllerinin 4’ünü alan 1960 yapımı bu Stanley Kubrick filmi, kölelerin özgürlük hayalini ve tarihi bir karakter olan Spartacus’un “Benim çocuğum özgür doğsun” arzusuyla verdiği mücadeleyi konu alıyor. Romalıların günlük zevkleri için etinden sütünden mümkün olduğunca faydalandıkları köleleri seyirlik bir eğlence olarak gladyatör yapıp arenada dövüştürdüklerini anlatan tek film değil bu ama Kubrick’in filmini diğerlerinden farklı yapan şey, toplumsal bir katman olan köle sınıfının başkaldırısını tarihsel gerçekler üzerinden anlatıyor olması. Continue reading

Psycho (1960): Freud ve Zizek’in Hitchcock İle İmtihanı

PsychoAlfred Hitchcock tarafından çekilen 1960 yapımı korku ve gerilim filmi olan Psycho’nun Türkiye’de gösterime giriş yılı 1965. Film, temel olarak bir emlakçıda çalışan sekreter Marion Crane (Janet Leigh) ve yalnız yaşayan motel sahibi Norman Bates (Anthony Perkins) arasındaki karşılaşmayı anlatıyor. Marion ve farklı bir şehirde yaşayan sevgilisinin evlenmelerinin önündeki tek engel yeterince paralarının olmayışıdır. Bu yüzden Marion’ın patronunun kendisine emanet ettiği 40 bin doları alıp kaçmak için bir saniye bile düşünmesine gerek olmaz. Sevgilisine giden yoldaki amatör fakat kararlı hali ve polisin takibe aldığı Marion’ın her an yakalanabileceği ihtimali görünür hale getirilerek, Continue reading

The Gods Must Be Crazy (1980): Bir Kola Şişesi Nelere Kadirmiş Arkadaş!

The-Gods-Must-Be-CrazyYapımcılığını, senaristliğini ve yönetmenliğini Jamie Uys’un üstlendiği 1980 yapımı, Güney Afrika’da çekilmiş ve ülkemizde 1981 yılında gösterime girmiş aksiyon-komedi filmi olan The Gods Must Be Crazy, birbirine paralel 3 hikaye anlatır. İlk hikayede öfke, kıskançlık, mülkiyet, suç gibi kavramlardan bihaber yaşayan Bushman’lerden oluşan bir kabilenin hayatının, modern dünyaya ait bir kola şişesiyle değişmesi anlatılır. İkinci hikayede botanik araştırması için Afrika’ya gelen bir araştırmacının, öğretmenlik yapmak için oraya gelen Amerikalı güzel kadını etkilemeye çalışması konu edilir. Üçüncü hikayede ise otorite peşindeki gerillalar vardır.

Jules Verne’in Balonla Beş Hafta adlı romanının bir bölümünde yükü hafifletmek amacıyla balondan ağırlıklar atılmaktadır. O sırada bir şişeyi de Continue reading

Rebel Without a Cause (1955): Eskiden Buralar Hep Bağdat Caddesiydi

Rebel-Without-a-CauseNicholas Ray’in filmi, başkahraman Jim Stark’ın asi tavırları ve alkollü olması sebebiyle tutuklanıp polis merkezine getirilmesiyle başlıyor. Ailesiyle birlikte mahalleye yeni taşınmış olan Jim depresyondadır çünkü ailesi Jim’i bahane ederek sürekli taşınmaktadır ve bu nedenle genç kahramanımız da arkadaş edinmekte zorluk çeker. Jim’in yeni okulundaki gençler kasıntı ve havalı tavırlarıyla dikkat çeken tiplerden oluşur ve bu yeniyetme gençlerin en büyük korkuları da ‘tavuk’ olarak adlandırılıp yaşıtları tarafından ezilmektir. Bu etos sistemi içinde, genç erkeklerden beklenen şey, cesaretlerini her daim göstermeleri ve bu yolla yaşıtları arasında saygın bir konum edinmeleridir. Bu cesaret gösterileri zaman zaman içlerinden birinin ölmesine sebep olabilen, çalıntı Continue reading

City of God (2002): “Çaldım, Tüttürdüm, Öldürdüm ve Şimdi Bir Erkeğim!”

City-of-GodRio de Janerio’nun varoş mahallesi Cidade de Deus, yani Tanrıkent’teki organize suçların artışını gösteren City of God, 60’lar ve 90’lar arasındaki süreci, bu suç şehrinde masumiyetini korumaya çalışan Rocket isimli çocuğun gözünden anlatıyor. Sonunda da yazıldığı gibi, film gerçek bir hikayeden kurgulanmış ve bu varoş mahallesi, uyuşturucu istismarı, şiddet suçları ve bir çocuğun kendini yaşadığı mahallenin pençesinden kurtarma çabasıyla gerçeği başarıyla yansıtıyor. Continue reading