Chungking Express (1994): Yalnızlık Paylaşılır Mı?

chungking.express  Wong Kar Wai her ne kadar pop-art kültürün özünü iyi kullanan bir yönetmen olsa da, düşüncelerini genel seyircinin beğeni anlayışına zorlamayı sevmez ve filmlerini hep kendine özgü, ‘kişisel’ bir bakış açısıyla anlatır. Godard’ın sanat yönetmenliği anlayışına yakın çizgilere sahiptir ve onun filmlerinden bahsederken akla gelecek ilk öğe kullandığı ‘sihirli makas’, ikinci öğe ise görüntülere eşlik eden büyülü müziklerdir. Hikayelerin başlangıç ve son noktalarından çok hikayeyi yaşayan karakterlerin ‘anlık’ derinliklerine inen usta yönetmen, ince bir işçilikle dizayn ettiği kurgusunu hep hikayeyi dışarıdan izleyen biri varmış gibi ‘özel’ bir gözün üzerinden şekillendirir. O gözün yerine geçip de en çok etkilendiğim hikaye yönetmenin ‘2046’ filmine aitti, hatta o filmden bu yana izlediğim her Wong Kar Wai filminin ardından hala ‘2046’nın verdiği tadı aramaktayım. Ancak ‘Chungking Express’, yönetmenin o dönem çektiği ‘Fallen Angels’ ile birlikte kendi sanatının parlamasındaki en önemli filmlerinden biri ve o açıdan bu filmin de yönetmenin sineması açısından önemli bir yeri olduğunu söylemek gerekir. Birbirleriyle saniyelik ortak bir anı paylaşan, ancak hikayeleri çok farklı yönlerde ilerleyen iki polisin yalnızlık dolu günlerinin anlatıldığı ‘Chungking Express’, hem yönetmenin pop kültürünü ne kadar iyi kullandığını görebileceğimiz, hem de tarz olarak sahip olduğu melodram öğelerine bol bol doyacağımız bir kült film.

223 ve 663 numaralı iki polisin hikayesi, en başta bu karakterleri numaralarıyla tanıtmakla birkaç ipucu veriyor. Kozmopolit bir evrenin gözükmeyen iki küçük parçası olan bu polisler, sahip oldukları numaralarıyla sistemin gölgesinde kalan iki bireydir. Yüksek binaların, neon ışıkların ve fabrikaların akşam karanlığında bile sokaklara saldığı gaz dumanlarının arasında iki polisin ortak noktası, evlerinden çok fazla zaman geçirdikleri sokaklar ve küçük bir restorandır. Gece vakti ayrı zamanlarda zaman geçirdikleri bu restoranda yalnızlığa bir süreliğine de olsa çözüm bulan iki polisten ilki – numara 223 (Takeshi Kaneshiro) – kız arkadaşından yeni ayrılmıştır ve bu durumun ruhsal boşluğu karşısında ayakta durmaya çalışmaktadır. Sanki her zaman yalnızmış ta, üzerine bir de ayrılık eklenmiş gibi, karakterin ezelden gelme buhranlı bir görüntüsü vardır. Aynı hikayenin diğer tarafında sarı peruğu ve mimiksiz surat ifadesiyle bir uyuşturucu kaçakçılığı işine bulaşan peruklu kadın ise hikayenin devamında polis memuruyla kısa süreliğine de olsa aynı kareye girecek, iki kayıp karakter yalnızlıklarını paylaşacaklardır. İkinci hikayede – numara 663 (Tony Leung) –  hostes kız arkadaşından ayrılmıştır ve o da bu durumla başa çıkmaya çalışır. Bir önceki polisten farklı olarak numara 663 sanki sadece ayrılma olayından dolayı üzgünmüş gibi davranır, ayrılığın kendisi üzüyordur karakteri. Bu sırada gittiği restoranda tanıştığı, orada işe yeni başlayan Faye ise polis memurundan çok hoşlanmaktadır ve bu beğenisi yakın zamanda takıntı halini alacaktır.

chungking.express

Her ne kadar konuyu az çok özetleme çabasına girsem de, Wong Kar Wai’nin senaryo kurgusu bu tarz bir özete izin vermeyecek derecede bir başlangıç ve bir son sahnesinden yoksun. Öyle ki filmi izlerken hikayeyi takip etmek isteyen filmde anlatılanlardan bir süre sonra kopabilir ve hayal kırıklığına uğrayabilir. ‘Chungking Express’ daha çok hislerini kaybetmekten korkan bir grup insanın yalnızlık batağında çırpınışlarını ve küçük detaylarla yaşadıkları büyük şehirde alarm vermelerini anlatıyor. Bütün karakterler sıkıcı ve rutin bir düzene sahipler, karakterler arası duygusal geçişler hep birbirlerinden uzaktalarken yaşanıyor, diyaloglar hep içten içe söylendiği zaman etkileyici ve düşünceler hep ‘başka türlü olsa ya’ dediğinde senaryo gerçekliğin soğuk ciddiyetinden nasibini alıyor. Günümüz toplumların yaşadığı ‘sessiz bunalımı’ en iyi yansıtan yönetmenlerden biri olan Wong Kar Wai, üstelik bu durumu ‘abartılı’ melodram öğeleri kullanarak yapmaktan hiç çekinmiyor. Örneğin yalnızlıktan evdeki eşyalarla konuşarak kurtulan ikinci hikayedeki polis memuru, ıslak temizlik bezinden süzülen suları görünce bezin ağladığını düşünüyor ve bu duruma içleniyor. Bu sahne inanmayan bir göz ve inandırıcı olmayan bir sahne için fazlasıyla ağdalı kaçabilecekken, yaşanılan hikayenin gerçekliğine inanan göz ve hayatın bir köşesinde hala yaşamına devam ediyormuş gibi duran karakterler bu örneğin sahip olduğu can sıkıcı duygusal gücü seyirciye tam olarak aktarabiliyor. Her ne kadar filmin müziklerini yönetmenin yeni dönem filmlerinden alışık olduğumuz usta isim Shigeru Umebayashi yapmamış olsa da, yine akılda kalıcı ve sürekli tekrar edilen bir tema müziği filmde mevcut. Filmin orijinal müziğin yanı sıra pop şarkılara da yer vermesi, karakterlerin yaşadıkları depresif pop çağına önemli bir gönderme.

chungking.express

Chungking Express’in şahsi Wong Kar Wai filmleri sıralamam da 2046, In the Mood for Love filmlerini geçemeyecek olmasının başlıca sebebi hikayelerin son dakikalarında yaşanan dağınıklık. Her ne kadar filmin başı-sonu belli neticelenmiş hikayelere sahip olmamasını ve karakterlerle ilgili gizlenmiş pek çok bilginin açıklanmasının gerekli olmadığını kabul etsem de, iki hikayede de anlatım olarak son dakikalarda bir dağınıklık söz konusu. Yönetmenin kısa sürede filmi tamamlamasının bu duruma olumsuz bir etkisi olabilir.

Özlü sözleriyle zihninizi uzun bir süre meşgul edecek olan ‘Chungking Express’, Tony Leung-Takeshi Kaneshiro gibi iki efsane oyuncuya sahip ve bu gücü de başarılı bir şekilde kullanıyor. İki oyuncu da oynadıkları çoğu filmde olduğu gibi yine anlık mimiklerle sayfalar dolusu duyguyu seyirciye aktarabiliyor ve kağıda dökülmesi zor bir senaryonun altından başarıyla kalkıyorlar.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s