Al Midan (2013): Mısır Devrimi’ne Şiirsel, İçten Bir Bakış

Al-MidanMısır Devrimi’ni anlamak, anlatmak, enine boyuna tam ve doğru bir analizini yapmak şu an için neredeyse imkansız. Çünkü halen devam eden bir mücadele ve belki de ateşlenen bu fitil hiç bitmeden sürekli yanmaya devam edecek. Dünya tarihinin daha önceden alışık olduğu kitle hareketleri ile sosyal medyanın muazzam gücü birleştiğinde ortaya çıkan Mısır Devrimi ya da komşu ülkelerdeki isyanlarla birlikte ele aldığımızda Arap Baharı, geliştikçe güçlenen ancak aynı ölçüde çözümsüz bir hal alan ve rüzgarını tüm dünyaya savuran bir hareket olarak şimdiden tarihe geçti; yine de tam olarak bu baharın ilkbahar mı, sonbahar mı olduğunu öğrenemediğimiz de bir gerçek. Bu açıdan bakıldığında Al Midan (Meydan) filmi, Mısır Devrimi’ne ve sonrasına odaklanıp, Hüsnü Mübarek, Muhammet Mursi, Müslüman Kardeşler grubu, General Sisi gibi isimlerin üzerinde dolanarak, belgesel türü açısından riskli bir işe kalkışıyor.

Mısır asıllı Amerikan yönetmen Jehane Noujaim, projeyi didaktik bir üslupla ele alsaydı ve bize tarih dersi verseydi, bu risk onu kıskıvrak yakalar ve seyirciyi yakalayamayan, havada kalmış bir belgesel izletebilirdi bizlere. Ancak Al Midan filminin belgesel kimliği, sorunun A’dan Z’ye incelenmesi ile ilgili olmayıp, sosyal medyanın gücünü vurgulama üzerine inşa edilerek niyetini en baştan belli ediyor. İsyanın hep ön safhasında olan Ahmed’in filmin son dakikalarında söylediği gibi “Filler tepişiyor, çimenler eziliyor” ve bu filmin derdi siyasi oyunlar yapan ve politik manevralarla yolunu bulmaya çalışan analitik fillerle değil, ütopik de olsa hayallerinin peşinden şarkılarla türkülerle koşan çimenlerle ilgilenmek. Bu yüzden Al Midan filmine sayısal bir gözle baktığımızda belki herhangi bir kazanım edinemeyebilirsiniz, ancak şiirsel bir gözle baktığımızda karşımızda bir şaheser bulunmakta.

Al-Midan

Wikileaks devrimi veya Twitter devrimi olarak adlandırılan, genel adı Yasemin Devrimi olan Tunus’daki eylemlerin öncülüğünde başlamış Mısır Devrimi’nin neredeyse başlangıcından bu zamana kadarki gelişimine en önden, çatışmalarda sadece kamerasını açık tutarak, aynı zamanda isyanın fiziksel olduğu kadar psikolojik tarafına da odaklanan film, merkezine aldığı üç karakterle devrimin yol haritasını çiziyor. Jehane Noujaim’in filmi, Mısır devriminin ana sebeplerinden biri olan toplumdaki işsizlik ve fakirliği temsilen sokaklarda büyümüş, çocuk yaşından itibaren küçük işlerde çalışarak geçimini sürdüren Ahmet’in hikayesini, yurtdışında doğup büyümüş ancak ülkesine hayallerini gerçekleştirmek için dönen film yıldızı Khalid Abdalla’nın hikayesini, Müslüman Kardeşler’in bir üyesi olan ve aşkla bağlı olan ülkesinde her türlü kesimden zulüm görmüş olan aile babası Magdy’nin hikayesini, üç farklı kutbun tek bir noktada, özgür olma arzusunda nasıl birleştiğini sade ve gösterişten uzak, içten bir şekilde anlatıyor. Özellikle Müslüman Kardeşler’in bir üyesi olan Magdy, filmde Mısır Devrimi’nden sonra yönetimi ele geçiren Kardeşler’in cephesine objektif bir bakış atmamızı sağlayan önemli bir karakter. Her ülküyü savunan insanların temelde tek isteklerinin ülkelerinin refahı olduğunu gözler önüne seren Al Midan, sosyalist mesajlar veriyor ancak tek çözüm olarak da yine demokrasiyi gösteriyor. Siyasi açıdan ele aldığımızda, karakterlerin çok donanımlı olmamalarından dolayı verdikleri mesajları bütünüyle sahiplenmek ve savunmak yanlış olur, ancak insani duygulara yoğunlaştığımızda seyircinin tüylerini diken diken edecek onlarca sahne bulmak mümkün. Yan karakterlere baktığımızda isyanın renkli ve soluk yüzleriyle de karşılaşıyoruz; devrim şarkıcısı, komutan şoförü, binbaşılar, televizyoncular, avukatlar… Bütün bu karakterler özgür olmak isteyen bir toplumun yaşadığı kaosta içgüdüleriyle hareket ediyorlar ve önümüze hayatın, insanların çarpıcı gerçeklerinden birer kesit sunuyorlar. Askeri rejimi daha önceden görüp bu devrim çabalarının yıkım olacağını sanan entelektüel Mısırlı bir kadın yazar geçmişin korkusuyla yaşarken, sokaklarda başına darbe alsa dahi koşmaya devam edip “İstediğimiz özgürlüğü alana kadar meydana çıkmaya devam, sıradaki gelsin” diyen Ahmed stratejik siyasal zekadan yoksun olarak sadece koşmanın ve içinde bulunduğu yozlaşmışlıktan kurtulmanın derdinde. Diğer yandan Khalid Abdalla karakteri, daha gelecek planlı düşünüyor ve bu isyan ortamında otuz-kırk yıl sonranın liderinin vicdanını şimdiden şekillendirdiğine inanıyor, Müslüman Kardeşler üyesi Magdy ise çocuklarına daha iyi bir gelecek bırakma umuduyla siyasi gruplar arasında mekik dokuyor, tek inandığı topluluğun ailesi olduğunu ve bu uğurda her şeyi yapacağını gösteriyor.

Al-Midan

Jehane Noujaim’in filmi Mısır Devrimi yaşandıktan sonra röportajlar, geriye dönüşler, harita üzerinden canlandırma gösteriler düzenlenerek, edebi notlar paylaşılarak çekilmiş bir film olsaydı, benim gözümde başta da belirttiğim didaktik, öylesine bir belgeselden öteye gitmezdi. Ancak yönetmenin -aslında ayrı parantez açarak belirtmekten rahatsız olsam da, Mısır gibi bir ülke söz konusu olduğunda belirtmemin yararlı olacağını düşünüyorum- kadın bir yönetmenin eline kamerayı alıp kronolojik sıradan bir an bile sapmadan önce devrimin her anında, hatta çoğu önemli olay yaşanmadan o olayın öncesinde kayıt halinde olması, yeri geldiğinde Ahmed ile birlikte çatışmaların en şiddetli olduğu yerde çekime devam etmesi, yeri geldiğindeyse Khalid Abdalla ile birlikte yeni isyan politikaları oluşturması belgeseli çok farklı bir noktaya taşıyor. İki buçuk sene boyunca açık kalan kayıtlara tanıklık ettiğimizde, seyirci olarak biz de o anın içindeymiş gibi hissediyoruz ve son dönemlerde kitlesel hareketlerle ülkemizin de bir bağı olmasından dolayı yaşananlar karşısında heyecan duymamak elde değil. Ancak tabii ki Mısır’da yaşananları İstanbul’da yaşananlarla kıyaslamak içerik olarak çok doğru olmaz; yöntem olaraksa benzerlikler mevcuttur.

Dünya tarihinin son yıllardaki en önemli kitlesel hareketi olan Mısır Devrimi’ne şiirsel, insani bir bakış olarak Al Midan filmini izlemenizi şiddetle öneririm. Filmi izledikten sonra, içinde geçen şarkıları tekrar tekrar dinlemek, filmde gördüğünüz hayret verici sahneleri gözünüzde bir daha canlandırmak isteyeceksiniz. Son olarak  Jehane Noujaim’in bu canlı tanıklığını Oscar’ın da boş geçmeyeceğini, filmin 2014 yılı boyunca çok ses getireceğini de düşündüğümü ekleyeyim.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s