16 sene öncesine dönüp, 1997’de Doğu Asya’yı vuran ve daha sonra etkileri dünyanın diğer büyük ülkelerinde de görülen mali krize baktığımız zaman bu konu hakkında pek çok incelemeyle karşılaşıyoruz. Yanlış makroekonomik politikalardan gayrimenkul spekülasyonlarının borsayı yanlış yönlendirmesine, Doğu Asya ülkelerinin 90’lı yıllarda hızlı büyüme gerçekleştirip daha sonra arz/talep ilişkisini dengeleyememesine kadar, pek çok sebep öne sürülmekte. Asya Kaplanları olarak bilinen Endonezya, Güney Kore, Tayland gibi ülkeler bu krizden en büyük yarayı alırken filmin konusunun geçtiği Singapur az da olsa mali krizden payını almıştı. Krizin sebepleri bir yana, sonuçlarına baktığımız zaman maddi kayıpların haricinde krizin toplumlar üzerindeki etkisi parayla ölçülemeyecek kadar değerlidir; Anthony Chen‘in ilk uzun metrajı Ilo Ilo filmi işte ekonomik krizin yaşandığı o dönemde henüz yeni dedesini kaybeden küçük Jiale’nin değişen dünyasını ele alıyor. Jiale hem okul hayatında hem de evin içerisinde yaramazlığıyla çevresini bıktırdığından, hamile annesinin yükünü hafifletmek üzere eve Filipinli bir bakıcı alınır. Bakıcı Teresa, ekonomik krizin sonucunda geçmiş hayatını, ailesini ülkesinde bırakmış, işini kaybetmemek için Jiale’nin tüm haylazlıklarına katlanan Filipinli genç bir kadındır. Bu sırada Asya’nın yaşadığı ekonomik krizin etkileri giderek artmakta ve bu baskı iyiden iyiye ailenin genelinde bir gerginliğe sebep olmaktadır.
Ilo Ilo’nun hem yönetmeni hem de senaristi olan Anthony Chen, Jiale ve ailesinin karakterlerini oluştururken kendi çocukluğundan enstantanelere de yer verdiğini açıklıyor bir röportajında. Zaten film, eve gelen yeni bakıcı ile yaramaz çocuğun arasındaki sürtüşme ve ardından gelen kaynaşma olarak ilerlese de, daha sonra pek çok etkileşimden geçerek evriliyor ve Asya krizinin çekirdek bir aileyi çok yönlü bir şekilde ne kadar etkilediğini gözler önüne seriyor. Jiale’nin babası çalıştığı şirketten kovulduktan sonra ailesine yük olmamak için bekçilik bile yapmaya çalışırken, karnı burnunda anne ise çalıştığı iş arkadaşlarının iş feshi yazılarını yazarken kriz içerisindeki dünyaya yeni bir bebek getirecek olmanın kaygısını yaşamaktadır. Bakıcı Teresa, ekonomik krizin toparlanamaz bir aşamaya geldikten sonra insanın nasıl bir yıkıma uğradığını ve ailesinden parçalanarak zor şartlar altında çalışmak zorunda kaldığını gösterirken, Jiale’nin ailesi de yeni etkileri başlayan bir ekonomik krizin nasıl filizlendiğini ve toplumu nasıl bozulmaya uğrattığını gösteriyor seyirciye.
Anthony Chen’in Ilo Ilo’su Asya sinemasının tüm o pozitif, seyirciyi yakalayan sıcaklığını taşıyor ancak senaryo ve kurguda büyük boşlukların varlığı da filmin parlamasının önündeki en büyük engel. Öyle ki Jiale’nin filmin başında dedesine olan özlemi ve içine kapanıklığı daha sonra hiç üzerinde durulmayan bir konuymuş gibi geçiştirilirken, ne işe yaradığını çözemediğim Jiale’nin piyangoyu tutturması senaryoyu gerçekçilikten uzaklaştırıp filme fantastik ve amaç dışı bir boyut katmakta. Ayrıca Teresa karakterinin Filipinler’deki hayatına o kadar az değinilmesi ve geçişler arasında bazı duyguların tam olarak yansıtılmaması da filmin önemli sorunlarından. Çoğu Asya filminde olduğu gibi yine kültür karmaşası yaşayan karakterler de filmde mevcut. Bu kültür karmaşasını ekonomik kriz ile birleştirip seyirciye sunma fikri filme önemli bir bakış açısı katmış.
Filmekimi 2013’ün dikkate değer filmlerinden olan ancak tam olarak vermek istediği duyguyu ekrana yansıtamayan Ilo Ilo, Cannes Film Festivali’nde Anthony Chen’e Altın Kamera ödülü kazandırmış sıcakkanlı bir ekonomik buhran filmi.