2013 Cannes’ın polemiklerinden biri de François Ozon’un Jeune & Jolie fiminden sonra “Kadınların çoğu fahişelik fantezisi kurar” cümlesiydi. Daha sonra sosyal medya üzerinden özür dileyen yönetmenin ülkemizde vizyona giren bir önceki filmi Dans La Maison’un da yine içeriğinde farklı bir polemik konusu yatıyor; röntgencilik! İnsanın gizli ve özel olanı açığa çıkarıp emin olma isteği doğrultusunda röntgencilik isteği duyması filmde idealist edebiyat öğretmeni Germain ve üstün yazma yeteneğine sahip öğrencisi Claude tarafından işleniyor.
Hafta sonunu nasıl geçirdiniz temalı kompozisyon ödevinin sonuçlarına bakarken öğrencilerindeki ilgisizlikten yakınan Germain, yazar olmak isteyip bu yeteneği kendisinde bulamayan ve kariyerinde istediğini elde edemeyip ‘sıkılmaya’ başlamış bir edebiyat öğretmenidir. Kompozisyon ödevlerinin arasından akıllıca yazılmış, usta işi bir yazı çıktığında “İşte bu!” diyor ve belki de en başından beri beklediği yetenekli öğrencisini buluyor. Ancak yetenekli öğrencisi Claude, kompozisyonlarını matematik dersi verdiği ve en yakın arkadaşı gözüken Rapha’nın orta sınıf ailesi hakkında yazmakta, Rapha’nın ev içerisindeki hayatını ve ailesini röntgenlemektedir. Germain her ödevde ‘arkası yarın’ şeklinde ilerleyen hikayeye kendini kaptıracak, bu hikayeyle üzerindeki toz kalkacak, kendini daha canlı hissedecektir ancak bu röntgenciliğin etikten uzak olmasıyla, bir aileyle hikaye içerisinde alay edilmesiyle ilgilenmeyen Germain, Claude’in Rapha’nın annesine karşı ilgi duymasıyla ve aileyi derinden etkileyecek olayların meydana gelmesiyle yol ayrımına düşecektir.
Üst sınıf Germain’in orta direk bir aileyi Claude üzerinden röntgenlemesi ilk başta eğlencelidir ve kendisi için deneysel sonuçları olmuştur ancak bu içindeki röntgenciliği bastıramayınca, genç lise öğrencisi Claude durmayacak ve çıtayı hep bir üste taşıyacaktır hikayesinde. Claude’un orta sınıf ailenin tabularını yıkmaya çalıştığı hikayesini şehvetle izleyen ve gerektiğinde hikayenin devam etmesini sağlayan Germain, orta direğin çöküşüyle birlikte üst sınıfın da bu çöküşe ortak olacağının farkında değildir.
François Ozon’un yine insan çözümlemeleriyle boğuştuğu filmi seyirciyi de röntgenciliğin bir parçası yaparak hikayeyi izletiyor ve soruyor; hikaye devam etmeli mi, yoksa bu hikayenin hiç anlatılmaması mı gerekiyordu? İzlerken seyirciyi beyin fırtınasının içerisine sokan ve bu sayede seyir zevki yüksek, akıcı bir film ortaya çıkaran Ozon, üst sınıfı ve orta direk sınıfı ayrı birer cephe olarak ele alıp eleştirirken, son zamanlardaki en iyi işlerinden birine imza atıyor. Sous le Sable, Swimming Pool ve 5 x 2 gibi yönetmenin mutlaka izlenmesi gereken filmlerin arasına bu filmi de eklemek pekala mümkün.
Başta Claude Garcia rolünde Ernst Umhair olmak üzere oyunculuklar da çok etkileyici ve ayrı bir seyir etkisi yaratmakta. Filmin ilerleyen dakikalarında seyirciyle oyunlar oynayan senaryoyu takip ederken hikayedeki gerçeklik payını sorgulayacak, aynı zamanda da gerçeğin ne kadar hikaye unsuru içerdiğini düşüneceksiniz.