The Drop (2014): James Gandolfini’nin Anısına

The-Drop ‘Gone Baby Gone’,  ‘Mystic River’ ve ‘Shutter Island’ gibi filmlerin yazarı Dennis Lehane’in kısa hikayesinden uyarlanan ‘The Drop’, Brooklyn’de geçen ve arka sokaklarda dönen para trafiğine odaklanan bir suç filmi. Daha önce ‘Bullhead’ filmiyle dikkat çeken Michael R.Roskam’ın yönettiği filmin ilgi çekici en önemli özelliği Haziran 2013’te kalp krizi sonucu hayatını kaybeden James Gandolfini’nin oynadığı son film olması. Usta oyuncuyu anmak için güzel bir seçenek olan filmde başrol oyuncusu Tom Hardy de büyüleyici bir performans ortaya koyuyor.

Brooklyn kenti, mafyalar, el altından trafiği sağlanan kirli paralar ve bu paraların hepsinin teslimat için toplandıkları barlar… Film, Bob adında bir bar işletmecesinin ağzından mafyaların para trafiğini açıklayan cümlelerle açılıyor ve ardından Bob’un kuzeni Marv’ı, eskiden Marv’ın yeri olan ancak artık Çeçen mafyasının eline geçen barı tanıyoruz. Marv ve Bob tamamen zıt karakterde iki kuzenler; Marv elinden kaptırdığı barın ‘elemanı’ olmaktan sıkılmış, sürekli para hesabı yapan, dört bir yanı baskılarla dolu, ümitsiz bir karakterken Bob etrafında olan bitene pek aldırış etmeyen, sakin, sosyal hayattan kendisini yalıtmış, çekingen bir karakterdir. Bir akşam işlettikleri bara iki acemi hırsız baskın yaparlar ve yaklaşık beş bin lira alıp kaçarlar. Bu olayın üzerine Çeçen mafyasının tehditleriyle boğuşmak zorunda kalan Bob, aynı gün evine giderken çöpte yaralı küçük bir köpek yavrusu bulur. Köpeğin gerçek sahibi ve paraları çalan hırsızlar gibi iki farklı tehlike unsuru Bob’a yaklaşmaktayken, Bob rutin hayatını devam ettirmeye çalışacaktır ancak bu hiç de kolay değildir.

Her ne kadar hikayede Bob’un bulduğu köpek ‘Rocco’ ve barın soyulma hikayesi arasında somut bir bağ kurulmaya çalışılmışsa da aslında bütün gelişmeler hayatın kendisi gibi birbirinden bağımsız ancak tek bir noktaya hedeflenmiş halde olabilirdi. Ana karakterimiz Bob’un etrafında dolaşan sinsi oyunlar, para hesapları, sebepsiz yere bulaşmak isteyen suçlular birbirleriyle bağları olmadan da tek bir amaca hizmet ediyorlar; Bob’u suça teşvik etmek. Tom Hardy’nin her sahnede harikalar yarattığı ve tek başına onu izlemenin bile yeterli keyfi verdiği filmde Bob karakterini hep bedeninin içerisine bir şeyler gizlemiş, esrarengiz bir karakter olarak görüyoruz. Barın soyulması olayını soruşturan polis memuru Bob’u kilisede gördüğünden bahseder ve onun neden ayin sonrası efkaristiyaya katılmadığını merak eder. Aynı şekilde yaralı köpeğin atıldığı evin sahibi Nadia köpeğin adını ne koyacağını sorduğunda kilisede gördüğü Aziz Rocco heykelinden esinlenerek ‘Rocco’ cevabını verir. Bob içinde bulunduğu kirli ortama uymayan bir dini bağlılık içindedir ve sürekli ‘af dilenmeye’ kiliseye gider ancak ayine tam olarak katılmasına diğer ‘kötü’ yanı izin vermez. Yine yaralı köpeğe verilen Rocco ismi, Bob’un aslında kendisine vermek istediği bir isimdir; Bob bir yanı temiz, diğer yanıysa yaşadığı ortamın otomatik olarak oluşturduğu kirli yaralı bir aziz gibi görmektedir kendisini.

The-Drop

Suç işlemek insanı suçlu kılar mı? Ya da suç işlemek insanı suçlu kılsa da her suçlu kötü biri midir? Film genel olarak Bob karakteri üzerinden bu sorulara yanıt arıyor ve karakterin derinlemesine analizini seyirciye bırakıyor. Bob haricindeki diğer karakterler derinlikten uzak olsa da özellikle Tom Hardy’nin mimikleri devreye girdiğinde Bob çözülmesi zor bir bulmaca. Brooklyn gibi bir kentin mafyasının para transferinde görev alan bir adam ne kadar istese de kirli işlere bulaşmadan duramaz. Ancak hikaye çok da umutsuz değil çünkü filmdeki Eric Deeds karakteri, Bob’la aynı havayı soluyan ancak karşıt bir karakter olarak hikayede önemli bir yer tutuyor. Eric de Bob gibi suç çetelerinin ortasında kalmış ancak suç işlemekten uzak bir karakter ancak geldiği son nokta itibariyle sahip olduğu ‘belalı’ kimliğe zorla sürüklenmiş gibi. Eric Bob’un kendini daha fazla sistemden yalıtmayıp sistemin bir parçası olmuş hali gibi, aralarındaki benzerliği  (son halleri ne kadar farklı olsa da)pekiştiren en önemli örnek, Eric’in hem Rocco’nun bir önceki sahibi, hem de Nadia’nın eski erkek arkadaşı olması. Eric’in açtığı yaraları Bob silmeye çalışıyor ve Bob’un ‘Eric gibi olmamak’ mücadelesinde yine en büyük engel Eric karakterinin kendisi.

Sakin bir tempoda geçen, aksiyondan çok suç draması sayacağımız ‘The Drop’, türün örneklerine benzeyen, eli yüzü düzgün, özellikle oyuncuların performansıyla öne çıkan bir yapım. Ancak sahip olduğu potansiyele rağmen hikayeyi vitrine taşıyacak ‘kilit’ sahnelerinin olmaması ve Bob’un arkasında duran olayların ve karakterlerin derinlikten yoksun olması, filmi türün geneline baktığımızda ortalama bir seviyeye çekiyor.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s