Bana Masal Anlatma (2015): Bir Varmış, Bir Yokmuş…

bana_masal_anlatma_afis_1  ‘Leyla ile Mecnun’ dizisinin senaristi Burak Aksak’ın hem senaryosunu yazdığı, hem de yönettiği ‘Bana Masal Anlatma’, iddialı bir oyuncu kadrosuna sahip, ışıl ışıl, gırgır bir film. Yaşadıkları mahalleye göz diken müteahhide karşı birleşen Suriçi halkının hikayesini anlatan film, aynı zamanda ansızın Yedikule surlarında beliren Ayperi adındaki bir masal prensesinin mahalleye konuk olmasını ve mahallenin bıçkın delikanlısı Rıza ile olan yakınlaşmayı merkezine alıyor. Son dönem Türk sineması gişe namına umutsuz bir şekilde komedi türünün ‘esnekliğine’ sımsıkı sarılmışken ve türün sınırlarını sündürmekteyken, televizyonda ürettiği kaliteli işi sinemaya taşımaya karar veren ve bu kararıyla da iyi eden Burak Aksak vizyon sinemasına ilaç niyetine iyi gelmiş. Ancak yine de ‘Leyla ile Mecnun’ sinerjisi her ne kadar eksiksiz beyazperdeye taşınmış olsa da, henüz bir Burak Aksak sinemasından bahsetmek için erken ve ‘Bana Masal Anlatma’ da tek başına ‘Leyla ile Mecnun’ hatırlatmasından öte sinemasal bir nitelik taşımamakta.

Rıza’nın babasının anlattığı masalla başlıyor hikaye, ekranda masalı tasvir eden kısa animasyon seyircinin ilgisini çabuk toplamak konusunda başarılı bir giriş anlamı taşıyor. Ardından Rıza’nın büyüdüğü günümüz zamanına geliriz ve onunla birlikte mahalleyi gezerek Suriçi halkını tanımaya başlarız. Oto tamircisinden mahalle çaycısına, camisinden minibüs durağına bir anda kendimizi o tanıdık ancak çocukluğumuzda kalmış mahallede buluruz. Aslında filmin başından sonuna kadar sahip olduğu nostaljik hava da, olayların mahalle hayatında geçiyor olmasından kaynaklanıyor. O sıcak, samimi mahalle ortamının ortasına bir anda düşen masal prensesi, Ayperi, hikayeye göre kahramanını bulması gerekirken karşısında Rıza’yı bulur. Diğer yandan mahalleye dadanan yabancı yatırımcılar gözükmeye başladıkça, Rıza hem Ayperi için hem de mahallenin geleceği için mücadele etmesi gerektiğini fark edecek ve mahalleden tanıdıkları harekete geçmek için ikna etmeye çalışacaktır.

Bana-Masal-Anlatma-Yılmaz-Erdoğan

Para babası kötü adamların masum ve saf insanların yaşadığı mahalleyi ele geçirmeye çalışmaları teması seyircinin alışık olduğu, başı sonu belli bir konu. O yüzden filmin içeriğinde mahallenin yıkılıp yeniden yapılması konusu işlenmeye başladığında seyirci otomatik olarak filmin gidişatını anlıyor ve soru işaretleri kaldırılıyor. Burak Aksak’ın bu tip klasik bir konu seçmesinin bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum çünkü daha çok mizah anlayışını sinemaya taşımayla ve dizi ile sinema arasındaki zamanlama farkını çözmekle uğraşıyor filmde ve kendisine rahat bir konu seçerek kolay bir çalışma alanı oluşturmuş durumda. Peki konu olarak işlenmesi kolay hikayeye televizyonda ürettiği mizahı taşıyabilmiş mi? Kesinlikle taşımış ve daha önemlisi önceden örneklerini gördüğümüz televizyondan sinemaya ‘ayarsız’ geçiş yapanların hatalarına düşmemiş. Sinema filmi, televizyondaki işlere göre senariste ve yönetmene daha büyük olanaklar sağlar ancak bunun dozu iyi ayarlanmadığında ortaya sırıtan, çok pişmiş bir iş çıkar. Aksak’ın filmi komedi türü olarak bakıldığında tam ayarında, seyirciyi zamanında güldürüp hüzünlendiren, sahip olduğu imkanları ve ekibi optimum yararda kullanan bir yapım. Cem Yılmaz’ın ‘Pek Yakında’ filmi de dahil olmak üzere son yıllarda izlediğimiz hiçbir Türk filmi, bu filmin sahip olduğu incelikli espri anlayışına ve bir iki kez daha izlendiğinde farklı yerlere gülünecek zengin içeriğe sahip değil. Bu açıdan uzun bir aradan sonra doya doya gülebileceğiniz bir yapım ‘Bana Masal Anlatma’.

Bana-Masal-Anlatma

Ancak Türk filmlerinin hemen hepsinin sahip olduğu tempo sorunu bu filmin de son dakikalara doğru vitesini düşürmesini ve rölantide gitmesine sebep oluyor. Filmin ilk yarısı mizah olarak, sinematografi olarak Türk komedi filmleri kalabalığının arasından boynunu uzatıp kendini göstermekteyken, ikinci yarı ve özellikle son on beş dakika artık filmin bitmek için ve bir sona bağlanmak için çırpındığına şahit oluyoruz ki bu da beraberinde çok fazla kurgu hatası ve geçiştirme sahneler doğuruyor. Hollywood filmlerini ne kadar eleştirsek de, filmlerin sahip olduğu içeriklerin bayatlığından gına gelse de en azından bu filmlerin başarılı oldukları bir nokta var ki o da sahnelerin kendi içlerinde ve birlikte sahip oldukları zamanlama uyumu. Ne var ki çoğu Türk filminde olduğu gibi bu filmde de zamanlama iyi kurulamadığından sahnelerde sarkmalar, hikayenin uygun bir şekilde bölümlere ayrılmaması mevcut. En basit örnek halihazırda gereksiz olan Jilet&Neriman hikayesi bu zamanlamadan nasibini alıyor ve filmin sonlarına yığılıp, kendini ifade edemeden kopup gidiyor. Rıza’nın hikayesi de bu zamanlamadan payını alıyor ancak yine de Aksak’ın senaryoda eksik kalan hikayeleri ‘çimento bitti, yapı paydos’ gibi değil de, filmin giriş gelişmesine uygun, birkaç ek sahneyle birbirine bağlamasını beklerdim.

Türk sinemasının yeniden dirildiği 2000’ler sonrası komedi filmlerini ikiye ayırdığımızda, bir tarafta fazla sayıda örnekleriyle ve aldığı gişe hasılatlarıyla güçlü İvedik ekolü duruyorken diğer tarafta vizyona daha sessiz sedasız giren ‘Bana Masal Anlatma’ gibi samimi, zengin içerikli filmler bulunmakta ve bu ikinci gruba seyircinin ‘kaliteli mizah’ adına daha fazla destek vermesi gerekiyor. Son olarak filmin gizli silahı başta Sedat Sayan’ın ‘Ellere Düş’ şarkısı olmak üzere kullanılan müziklerdir. Mahalle yaşantısının pozitif atmosferine uygun müzikler eşliğinde dinlediğimiz masal sona erdiğinde, Burak Aksak’ın sinemada kendisini sürekli geliştirip durmadan daha çok işler üretmesini isteyeceksiniz.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s