32. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Dünya Sineması kategorisinde gösterilen, Paraguay sinemasının son dönem en ünlü örneklerinden biri olan “7 Cajas”, gösterildiği festivallerde ve dünya basınında “Slumdog Millionaire” ile karşılaştırılsa da, aslında iki film arasındaki tek ortak nokta başrolde fakir, hayal kurmaktan çekinmeyen saf bir gencin olması. Öte yandan “7 Cajas” aksiyonu filmin geneline dağıtmakla uğraşırken sahip olduğu kısır konuyu sündürmekten çekinmeyen, kısa film olsa daha iyi olabilecek filmler listesine girebilecek ortalama filmlerden. Aynı zamanda filmi Hollywood ve Avrupa Sinemasına alternatif Paraguay alt sınıf kültürüyle yoğrulmuş bir izlemelik olarak da değerlendirmek mümkün.
Pazarda ağır eşyaların taşınmasına yarayan çekçek arabasıyla müşteri kovalayan Victor, televizyon dünyasına karşı aşırı düşkün, oyuncu olmak isteyen bir hayalperesttir. Filmin başında hızlı çekimde taradığımız pazar evreninin en küçük elemanlarından biri olan Victor, ablasının elinde gördüğü kameralı telefonu almak için bir yol ararken beklemediği bir teklifle karşılaşır; ona söylenen kasap dükkanına gidecek ve içinde ne olduğunu bilmediği yedi kasayı yine bilmediği bir yere götürmesi gerekmektedir. Victor’un o an için bildiği, bu teslimat karşılığında kameralı telefon almak için yetecek paraya sahip olacağıdır ve hiç düşünmeden teklifi kabul eder. Ancak kasaptan aldığı yedi kutunun teslimatı hiç düşündüğü kadar kolay olmayacaktır çünkü işin içinde çok farklı, tehlikeli ve yol boyunca karşısına pek çok düşman çıkartacak sırlar bulunmaktadır.
Film “Kasada ne var?” ,“Kasalar nereye gidecek?” gibi temel sorularla başlıyor ve hikaye karakterlerin birbirleriyle olan bağlantılarını ortaya çıkararak devamlılığını sağlıyor. Örneğin Viktor’un filmin başında ablasının elinde gördüğü telefon, aslında ablasının çalıştığı iş yerindeki arkadaşına aittir ve arkadaşın sevgilisi Gus, Viktor’un daha sonra yedi kasayı teslim aldığı adamdır. Gus daha önce Nelson isminde başka bir çekçekçiyle anlaşmıştır ve Nelson karakterini de filmin en başında Viktor’dan müşteri çalarken görürüz. Aslında direkt olarak hikayeye bir katkısı olmasa da yaklaşık 15-20 karakterin bir şekilde birbirleriyle teması olduğunu öğreniriz film boyunca. Bunu yönetmenin bilinçli bir tercihi olarak düşünmek mümkün zira olayların geçtiği pazar yeri küçük bir kasaba gibi resmedilirken, karakterler Paraguay halkının alt sınıfını temsil etmekte. Ortada dolaşan gizemli kutuların içeriği yoksul kesimi birbirine düşürür ve zengin sınıfın ruhunun bile duymadığı bir aksiyonda filmin karakterleri küçük bir peynir parçasının peşinden birbirini itekleyen fareler gibidir. Kendi paralarının değersizliği karşısında satın alma güçleri sıfıra yakın olan insanların umut besledikleri ve bu uğurda her şeyi yapacakları ‘yedi kasa’ fikri seyirciyi filmin ilk saatinde ayakta tutmaya yetiyor. Ancak daha sonra tempo olarak çok hızlı bir düşüş yaşıyor film, çünkü kasaların sürprizi ortaya çıkıyor ve geriye kalan kovalamacalar, zaman geçirmeler, ilgi çekicilikten uzak diyaloglar filmi dinamik bir aksiyon filminden sıkıcı bir sonuca doğru itiyor. Nitekim Victor karakterinin de seyirci tarafından takip edilebilecek sempatik bir yanının olmaması da filmin seyir zevkini tempo düştükten sonra zorlaştırıyor.
2012 yılında San Sebastian Gençlik Jüri Ödülü’nü kazanan Juan Carlos Maneglia ve Tana Schembori ortaklığında çekilen film, farklı ülkelerin sinemasına merak duyan sinemaseverler için tavsiye edilir ancak ikinci yarısında hem yönetim olarak hem senaryo kurgusu olarak ilk yarısını aratıyor.