Henüz gösterime dahi girmeden tartışmalara konu olan, üç İbrahimi dinde (İslam-Hristiyanlık-Musevilik) yer almış Nuh Tufanı hikayesini anlatan “Noah” filmi aslında izlendikten sonra hakkında tartışmaya gerek duyulmayacak kadar dinden uzak, aksiyon derdinde bir film. Aronofsky’nin sadece aksiyona kafa yoran ‘fantastik’ bir yönetmen olmadığını göz önüne alırsak eğer, bu filmi bir ateistin gözünden Nuh Tufanı olarak değerlendirmek de mümkün. Direkt olarak filmin anti-Hristiyan bir duruşu olduğunu söylemek doğru olmasa da, üç dinden bağımsız bir bakış açısıyla anlatılan Nuh peygamberin hikayesi en sonunda din karşıtı, fantastik bir dünyada geçen, iki boyutlu bir film ortaya çıkmış. Daha önce “Requiem for a Dream” filminde düzgün karar alamayan, kendi içerisinde git-geller yaşayan bir uyuşturucu müptelasının hikayesini anlatan yönetmen, daha sonra benzer formülü bir Amerikan güreşçisi (The Wrestler) ve bir balerin (Black Swan) üzerinde denemiş ve her filmi övgüyle karşılanmıştı; ancak bu sefer düzgün karar alamayan, kendi içerisinde git-geller yaşayan çılgın ana karakter bir peygamber olunca ve arka planı dini göndermelerle doldurmak zorunda kalınca Aronosfky’nin ‘çılgın fikirlerinin’ sırıttığını ve yetersiz olduğunu görüyoruz. “The Fountain” filminde gösterdiği mistik ve gerçeküstü düşünce sistemi “Noah” filminde yerini komik taştan canavarlara ve siyahlar giyinmiş sapık ruhlu karikatürize adamlara bırakmış.
İster tarihi bir savaş filmi olsun, isterse üç büyük dinde geçen bir peygamberin hikayesi, Hollywood bütün öyküleri tek bir pota altında eritip, hazır kalıp haline getirip bunu Amerikan seyircisine pazarlayabilir. Aynı şekilde Amerika’da ya da diğer ülkelerde çektikleri bağımsız ruhlu filmlerle sinema sanatını yücelten usta yönetmenler de Hollywood’un kapısından içeri girdikten bir süre sonra eski kalitelerini yitirip, sıradan birer ‘işçi’ haline gelebiliyorlar. Aronosfsky’nin direktörlük gücünü ve sahip olduğu sanatsal bakış açısını küçümsememekle birlikte, süper kahraman filmi temalarıyla dolu sığ bir peygamber filminin yönetmeni olarak kendisinin ya Hollywood’un son kurbanı olduğunu ya da bilerek böyle ‘kötü’ bir işe imza attığını düşünüyorum. İlk şık büyük olasılıkla doğru ancak ikinci şıkkın içeriğini biraz karıştırdığımızda, filmin sanki dini karakterleri yozlaştırmak için yapılmış ‘kasten kötü’ bir film olarak düzenlenmiş olduğunu da düşünmek zor değil. Nuh’un süper güçlere sahip yarı deli yarı büyücü büyükbabası, Nuh’un gemiye kadın almak için babasını karşısına alan ve bu durumu rahatsız edici bir şekilde ısrarla sürdüren oğlu, Nuh’un kendisinin psikolojisi bozulmuş ve kendisini içkiye vermiş halleri, Nuh’un gemisine bazı masumların binememiş olması ve bu yüzden o masumların ölmeleri, vahiyle hareket etmekten çok içgüdüleriyle hareket ediyormuş gibi gösterilen, sürekli beşeri düşünceler içerisinde bir peygamber profili… Elimden geldiğince dini referanslar göstererek filmi yorumlamaktan uzak duruyorum ancak gerek diyaloglarıyla olsun, gerek ortalama oyunculuk performanslarıyla, pembe dizi kıvamında sahneleriyle izleyeni Nuh Tufanı hikayesinden soğutacak kadar çiğ bir anlatım Aronofsky’nin elinden ancak kasıtlı olarak çıkabilir, ya da yönetmenin bir sonraki filmine kadar böyle düşünmek istiyorum diyelim.
Filmin yetersiz yazınsal içeriğinden sonra Aronofsky’nin kurduğu eski dünya atmosferine baktığımızda, sadece görüntüsü üç boyutlu olan basit bir müsamere dekoruyla karşılaşıyoruz. Dünyayı sömüren kötü insanları beş yaşındaki bir çocuktan anlatmasını isteseydik, o da boş bir kağıda çizebildiği kadarıyla siyahlar içerisinde kaba saba adamlar çizerek anlatırdı durumu. Yeşili yok eden, üretimden çok tüketim odaklı düşmanlara karşı ekolojik bir film çekmenin yolu sadece ağaçların kesilmesi ve insanların bağırıp çağırarak birbirini öldürmesi üzerine midir? Doğa katliamını anlatmak için ağaç kesim sahnelerine ve arka planda “İnsanlar ağaçları kestiler” diyen bir anlatıcıya ihtiyaç duyan bir Aronofsky filmi, izleyende acaba yönetmen yapım şirketine isim hakkını mı sattı düşüncesi uyandırıyor. Belki filmden akılda kalacak tek sahne Nuh’un gemide çocuklarına Dünyanın oluşumunu ve hayatın başlamasını anlattığı sahne ki o sahnenin de sadece görsel efekt çalışmasından bahsediyorum.
Russel Crowe, Jennifer Connelly, Emma Watson gibi ünlü oyuncuların son moda ilkel kıyafetler giyerek arzı endam ettikleri süper kahraman filmi “Noah” filmi, Nuh’un canlıları kurtarma adına gemi yapmaya karar verdiği daha sonradan da “İnsan türü yok olsun” diyerek gemide kendi ailesini öldürme planları yaptığı bir garip film. Masumların ölmesine ses çıkarmayan, bebek katili olmaya kendini adamış, gaddar, ayyaş, doğru düzgün karar vermekten uzak, taştan canavarlar olmasa aslında gemi de yapamayacak olan Nuh’un hikayesini bildiğimiz Nuh peygamberin hikayesiyle bir tutmadan izlerseniz, belki aksiyon sahnelerinden keyif alabilirsiniz. Çünkü bu Nuh, tüm kötü özelliklerine rağmen, çok iyi dövüşüyor!