Wara no Tate (2013): Ülkenin Onuru Katili Korumaktan Geçer

Wara-no-tateJapon sinemasının en üretken ve çılgın yönetmenlerinden biri olan Takeshi Miike, çeşitlilik sağlayan filmleriyle festival seyircisinin her zaman ilgisini çekmiş bir isimdir. Kült mertebesine ulaşmış en bilindik filmlerinden olan “Ichi the Killer”, yönetmenin ne kadar ‘sınırlarda’ gezindiğinin kanıtıdır aynı zamanda. Öte yandan filmografisine baktığımızda sonradan devam filmleri de çekilen “One Missed Call” gibi orijinallikten uzak sıradan filmlerle de karşılaşmak mümkün. “Wara no Tate” yani dilimize çevrilmiş haliyle “Saman Kalkan” Endonezya yapımı “Raid:Redemption” filminden sonra aradığı aksiyonu bulamayanlara ilaç niyetine gelecek ‘sıkı’ bir film. Üstelik yönetmenin anlatım diline alışkın olanlar için aksiyonun keyfi iki katına çıkıyor.

Kazohiro Kiuchi’nin kitabından uyarlanan film, küçük kız çocuklarını kaçırıp işkence yaptıktan sonra onları öldüren psikopat bir adamın adaletin ve kuralların aslında ne olduğuyla ilgili açık bir şekilde alay etmesini anlatıyor. En son öldürdüğü küçük kızın dedesi bütün malvarlığını katili öldürecek ya da öldürmeye teşebbüs edecek kişi/kişilere dağıtacağını söylüyor ve yurt dışından açtığı internet sitesiyle katilin yerini gösteren bir harita servis ederek beklemeye başlıyor. Yargılanmak üzere Tokyo’ya götürülmesi gereken katil bir anda bütün ülkenin hedefi haline gelmiştir ve katili Tokyo’ya götürmekle görevli ekibin karşısında herkes artık birer düşmandır.

Hem bir aksiyon filmi için hem de adaleti sorgulayan bir film olarak hikaye çok doğru bir seçim olmuş, hem aksiyona hem de eleştirmeye filmin uçları o kadar açık ki, Takeshi Miike de ne  aksiyondan kısmış ne de adaleti ve sistemi eleştirmekten. İki saatlik süre boyunca bir sahnede nitrogliserin yüklü bir tır onlarca aracı ezip infilak ediyorken diğer sahne de polis şefinin katili hayatta tutmanız aynı zamanda ülke onurunu ayakta tutacaktır diyebiliyor. Japonya ‘görev bilinci’ ve ‘ disiplin’ konusunda parmakla gösterilecek ülkelerden ve böyle bir hikayenin gerçekten olsaydı, koruma memurları canları pahasına bir katili hayatta tutmaya çalışabilirlerdi ancak film pek çok tepe noktasında aynı soruları yorulmadan soruyor ve diyor ki; “Bir tecavüzcü, bir sapık uğruna görev bilinci bir kenara bırakılamaz mı?” İzleyici bu soruya hızlı bir cevap veriyor çünkü karşımızdaki kötü karakter neredeyse şeytanın ta kendisi. Her fırsatta koruma memurlarını tahrik eden, öldürdüğü kız çocuklarıyla alay eden, hatta son nefesine kadar sürekli tecavüzlerine ve cinayetlerine devam etmek isteyen biri. Böyle birini ne kadar uzun süre koruyabilir ekip diye düşündüğümüz ve cevabımızın hazır olduğu anda ikinci soruya geçiliyor; “Ya ortada bir para ödülü olmasaydı?” Koruma ekibinden bir polis katilin ölmesi gerektiğinden, kız çocuklarının ailelerinin yaşadığı eziyetten bahsederken, cümlesinin sonuna ikna etmek istediği ekip arkadaşıyla alacağı parayı paylaşmasını teklif etmesi, toplumun ahlaki olarak film tarafından gösterilen bir diğer yüzü. Belki de daha önce aynı yoldan sessizce geçip transfer noktasına ulaşmıştı bir başka çocuk tacizcisi, ancak neden bu sefer bütün ülke bir anda çığırından çıkıyor ve bütün ulaşım yolları kitleniyor? Film bu noktada zaten hiçbir açıdan halkı adaletin asıl sağlayıcısı olarak görmüyor ve para mevzubahis olmayan kişilerde bile bir menfaat arıyor; terfi, intikam vb… Takeshi Miike’nin seyircilere sorduğu üstü kapalı üçüncü soru ise emniyet biriminin yozlaşmışlığının gölgesine unutulan bir gerçek hakkında; o da yüzde yüz ölüm cezası alacak biri yüzünden bu olayların gerçekleşiyor oluşu.

Wara-no-tate

Film konuyla ilgili pek çok farklı fikre sahip karakterle dolu ve her biri birbirinin tezini çürütmekte çok başarılı, en nihayetinde yönetmen de fikirler arasında izleyen herkese açık kapı bırakıyor. Sonuç olarak katilin ölmesi gerektiği konusunda herkes hem fikir ancak bunun para uğruna mı, mağdurların aileleri tarafından mı yoksa kanunlar ve kurallar çerçevesinde mi yapılacağı tartışma konusu. Aksiyonun dozunu bu tartışmalarla uyumlu bir şekilde harmanlayıp filmin gerilim içeren sahneler de başarıyla yansıtılmış. Miike’nin eskiden beri geveze biri olduğunu bilmeyenler için bazı diyaloglar kör göze parmak niteliğinde gelebilir. Arka planda müzik kullanımını aksiyona ve gerilime gayet uygun buldum, hikayeyi yürüten en dinamik güçlerden biri müzik kullanımı olmuş.

Son olarak filmin yorulmak bilmez dokusunu “Raid” filmlerine benzettim ama Miike sinemasına baktığımızda “Izo” filmindeki o girift yapıyı ve çok katmanlılığı sevenler bu filmde öyle bir karmaşa anlatımla karşılaşmayacakları için hayal kırıklığına uğrayabilirler.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s