Bai Ru Yan Huo (2014): Çin Usulü Kara Film

Black_Coal_Thin_Ice  1940’lı yılların başından, 1950’li yılların sonuna dek uzanan dönemde yapılan Hollywood filmlerinin sahip olduğu karanlık atmosferden ve birkaç ortak noktadan yola çıkarak Avrupa’da (İlk olarak İsviçreli yönetmen Nino Frank tarafından) bu tarz filmler için söylenen ‘kara film / film noir’ terimi, her ne kadar bilinçli meydana gelmiş bir alt tür olmasa da, sinema tarihi için önemli filmleri bünyesinde taşımaktadır. ‘The Maltese Falcon’, ‘Laura’, ‘The Big Sleep’ gibi filmler bu türün altın filmlerindendir ve türün önemli yönetmenleri arasında Fritz Lang, Billy Wilder ve Howard Hawks’ı saymak mümkündür (Orson Wells, Alfred Hitchcock ve Stanley Kubrick’in de film noir kapsamına giren yapıtları bulunmaktadır). İnsanın kendisini yalnız hissetmesini sağlayan, herhangi bir gelecekten parıltı taşımayan çürümüş, karanlık, ıssız şehirlerde geçen film noir hikayeleri, yine şehirle aynı doğrultuda sevimlilikten uzak, seyirciyle arasına mesafe koyan, hareketlerinde tutarlılıktan uzak, ‘yabancı’ baş karakterler barındırmaktadır. Aynı şekilde filmin ‘soğuk’ kahramanı bir sorunla uğraşmaktayken, sorunun ‘kaynağı/çözümü’ olarak sunulan bayan karakteri ‘femme fatale’ bu alt türde film boyunca gizemini korur, seyirciyi hem cezbeder, hem de tedirgin eder. Kara filmler herhangi bir standarda sahip olmamakla birlikte, üslup olarak bu alt tür altında toplanmıştır ve bu filmlerin üsluplarına bakıldığında klasik Hollywood filmlerinin seyirciye aşıladığı güven/inanç/sevgi duygularından daha çok güvensiz/empati kurmaya izin vermeyen/adaletten uzak, kasvetli bir havanın bulunduğunu görürüz. 2000’li yıllardan sonra bu alt türün üslubunu benimsemiş başarılı filmlere baktığımızda; karşımıza ‘The Man Who Wasnt There’, ‘Donnie Darko’, ‘Mullholland Drive’ gibi örnekler çıkmakta ve bu sene Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülü alan ‘Bai Ri Yan Huo’ filmi de kara film alt türünün son örneklerinden. Yönetmen Yinan Diao, kara film sinemasına yeni bir bakış açısı kazandırmaktan çok, kara film alt türüne saygı niteliğinde bir işe imza atmış ve bu alt türün bütün ortak yanlarını, özelliklerini bir potada eritip hikayesini anlatmaya çalışmış.

Black_Coal_Thin_Ice

Özel hayatında sorunları olduğu bir dönemde esrarengiz bir cinayet olayını çözmek için görevlendirilen dedektif Zhang Zili, öldürdüğü adamın cesedini parçalara ayırıp kömür vagonlarına dağıtan katili bulmak için soruşturma yürütürken yaralanır ve bunun ardından zorunlu olarak emekliye ayrılır. Yıllar sonra soruşturmayı beraber yürüttüğü arkadaşıyla buluşan dedektif, artık bir şirkette güvenlik görevlisidir ve düzensiz bir hayat yaşamaktadır. Arkadaşıyla buluştuğunda eski soruşturmada ölen adamın eşiyle bağlantılı başka bir cinayetin daha işlendiğini öğrenen Zhang, cinayetlerin ortak noktası olan kadının hikayesini araştırmaya başlar. Umutsuz, ne aradığını bilmediği bir dönemden geçen dedektif yavaşça soruşturmanın içine dahil olur ve gizemli katilin peşine düşer. Konudan da anlaşılacağı üzere doğru kararlar almaktan uzak, dağıtmış, silik bir dedektif, eşi de dahil olmak üzere bir başka cinayette de ilişkisi bulunan ‘femme fatale’ kadın ve Çin’in kömür/kar karışımı bunaltıcı atmosferi bir kara film üretmek için üç ideal öğe ve yönetmen aslında çok orijinal olmayan bir suç hikayesini kara film öğeleriyle harmanladığında ortaya vasat üzeri, ilginç bir hikaye çıkıyor.

‘Bai Ru Yan Huo’ filmi bittikten sonra seyircinin aklında kalan ilk özellik yönetmenin usta işi kadraj çalışmaları. Hikaye kara filmin özelliğine uygun bir şekilde kapalı/seyirciyi olayların dışında tutacak şekilde ve yavaş bir tempoda ilerliyor ancak her sahnede yönetmenin titiz bir çerçeve çalışması yaptığını görmek mümkün. Bu açıdan elde edilen görüntüler tatmin edici ve yönetmenin bu çabasını beğenmemek elde değil. Özellikle zaman atlama yaşanılan tünel sahnesi filmin en etkileyici anlarını oluşturmakta, filmin ilk kısmında geçen bu sahne hikayenin devamı için de seyircinin heyecanını diri tutmayı başarıyor.

Black_Coal_Thin_Ice

Yönetmenin başlangıçtaki tüm kadraj düzenleme titizliğine ve hikayeyi anlatmadaki ustalığına rağmen filmin devamında hikayenin sahip olduğu sırrı saklarken tempoda düşüşlerin yaşanması ve hikayenin gereğinden fazla kapalı bir anlatıma sahip olması bir süre sonra seyircinin filmden kopmasına sebep oluyor. Her ne kadar kara film tarzı gereği umutsuz/karanlık karakterlere sahip olsa da başarılı kara filmlerin çoğunda ana karakterin ve femme fatale karakterin seyircinin ilgisini çekecek düzeyde olduğunu görüyoruz, bu filmdeyse ne alkolik dedektif ne de sessizliğiyle ürkütmeye çalışan femme fatale karakter film boyunca gerektiği kadar seyirciyi meraklandırmıyor/ ilgi çekmiyor. Hal böyle olunca ilk yarım saatlik dilimden sonra sadece filmin içindeki numaraya odaklanıyor seyirci ve bu numaranın da düz bir şekilde açıklanması ve fazla sürpriz unsuru içermemesi hayal kırıklığı oluşturuyor. Yönetmen kara film motifleriyle dolup taşan, seyirciyi boğan hikayesinde biraz daha kültürel öğelere veya günümüz sinemasının iç dinamiklerine yer verseydi sanki seyirci için daha kolay izlenebilir film ortaya çıkardı. Sonuç olarak ‘Bai  Ru Yan Huo’ kara filme saygı niteliğinde belki Asya sineması için son yıllara ait önemli bir film ancak alt türün tutkunlarını doyuracak nitelikte değil.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s