Holy Smoke (1999): Jane Campion’dan “Sui Generis” Bir Kadın (Bölüm 2)

holy-smoke Jane Campion’un Titanic’le ünlenen Kate Winslet’in başrolünde oynadığı beşinci uzun metrajlı filmi Kutsal Duman, bağımsız konusuyla dikkat çeken bir yapım. Piyano’da da başrol erkeği oynayan Harvey Keitel, Hindistan’a ruhsal yolculuk için giden Ruth’un oradaki öğretilerin etkisinde fazlaca kaldığını düşünen ailesi tarafından onun normalleştirilmesi için tutulan PJ Waters karakterini canlandırır. Yaşlı erkek – genç kadın ikiliğinin yarattığı gerilim, ikilinin Avustralya’da geçirdikleri üç gün boyunca devam eder ve bu, filmin iskeletini oluşturur.
Yine iki saate yakın süresiyle klasik bir Campion filmi olan Kutsal Yürek’te Ruth’un boyun eğmez kişiliğinin PJ’nin etkisine girmektense zamanla cazibesiyle Ruth’un onu kendine tutkun ettiği görülür. İkinci günün sonunda beraber olmalarının ardından PJ ilişkide tamamen edilgen hale gelir, klasik biçimde “kadınlaşır”. Şöyle ki üçüncü günde Ruth’un ona kadınlık sembolü kırmızı bir elbise giydirip kırmızı ruj sürerek peşinden koşturduğu, bir anlamda erkekliğini ezdiği söylenebilir. Ancak öte yandan da Ruth’a tokat atıp onu arabanın bagajına saklamasına ve Ruth’un PJ’in bir sevgilisi olduğunu öğrenmesine rağmen eline fırsat geçtiğinde ona aynı muameleyi yapmak yerine onu affetmesine de değinmek gerekir. İzleyici olarak Ruth’un tokat yemesine çok kızmakla beraber böyle bir olay asla gerçekleşemez de diyemiyoruz. Her zaman güçlü kadınların yönetmeni olarak nitelendirilen Campion’un bu karakteri için de Piyano’daki Ada, Masamdaki Melek’teki Frame ya da Bir Kadının Portresi’ndeki Isabel gibi inişleri çıkışları olan, zaaf sahibi, güçlü ve gerçek bir karakterdir demek doğru olur. Nitekim bir yıl sonra PJ’nin sevgilisinden ikizleri olduğuna, Ruth’un da annesiyle Hindistan’a gidip yaşamaya başladığına tanık oluruz. Bilgisayarda yazışan ikili, birbirlerine iyi temennilerde bulunur. Böylelikle iki ayrı ve barışık insan haline gelirler.

Holy-Smoke

Bu noktada Jane Campion’un bizatihi kendi hasarlı geçmişini tamir ettiği, bebeğini kaybetmenin acısını ruhsal meditasyonla aştığı ve gençliğinde arasının iyi olmadığı kız kardeşinin yardımıyla tüm bunları başardığı hatta filmin senaryosunu da kardeşiyle (Anna Campion) yazarak romanlaştırdığı göz önüne alındığında Kutsal Duman’ın yönetmenin hayatında zamansal olarak da sanatsal olarak da anlamlı bir yerde durduğu söylenebilir. (Ayrıntılar için bknz. http://www.theguardian.com/theguardian/1999/jun/05/weekend7.weekend) Bu nedenle barışmış ruhları, sakin yine kendine has diliyle anlatan yönetmenin bu filmi, oyunculuk anlamında olumlu eleştiriler almasa da etkili ve akılda kalıcı sahne yaratımıyla (örneğin sevişmeden hemen önce Ruth’un çırılçıplakken işeyerek PJ’ye doğru gelmesi sonra birlikte olmaları) dikkat çeker. Kısacası Campion, Kutsal Duman’da da kadınlığa yüklenen anlamların altını bir kere daha oyarak kadın hikâyelerine kendi sesini ve soluğunu katmayı sürdürür.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s