32. İstanbul Film Festivali nedeniyle ara verdiğimiz vizyon filmleri tanıtımlarına kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu hafta vizyona giren 8 filmin içinde, geçtiğimiz haftanın Box Office lideri Selam’ı geçecek bir film var gibi görünmüyor açıkçası. Genel hatlarıyla kalitesi sınırlı bir program mevcut ama yine de salonlara bir hareketlilik geleceği muhakkak.
Evil Dead ise serinin Sam Raimi tarafından yönetilmeyen ilk filmi. Bu kez yönetmen koltuğunda Fede Alvarez oturuyor. Uyuşturucu bağımlısı Mia ve arkadaşlarının korku dolu maceralarını anlatan bir tür filmi olarak Evil Dead, bir klasiği yıkıyor ve serinin ilk filminin ekmeğini yemeye çalışırken kalitesizliğin batağında bulmuyor kendini. Alışkın olduğumuzun aksine Evil Dead, serinin ilk filminin kalitesine oldukça yakın. Simon Crook’un film için “Kendinizi şoka hazırlayın: orijinalinin sertliğini yakalamayı başaran bir korku uyarlaması.” demesi boşuna olmasa gerek.
Texas Chainsaw 3D de aynı yoldan ilerleyen ama Evil Dead’in yıktığı klasiği bırakın yıkmayı, içine iyice gömülen bir film olmuş. Büyükannesinden kalan mirası almak için yola çıkan Heather’ın başına gelenlerin anlatıldığı film, 1974 yapımı The Texas Chainsaw Massacre gibi kült bir filmin çok kötü bir taklidi olmaktan öte geçemiyor.
Texas demişken, valinin filmiyle devam edelim. Arnold Schwarzenegger’in baş rolünde oynadığı The Last Stand kastından da anlaşılacağı üzere sıradan bir aksiyon filmi. Arnold hayranı aksiyon severler haricinde, filmin bir hedef kitlesi olduğunu dahi söylemek mümkün değil. Jim Vejvoda’nın yorumu bu noktada filmi çok iyi anlatıyor: “Perdede herhangi biri konuşmaya veya hareket etmeye başladığı anda filmin eksiklikleri net olarak görülüyor.”
Simon West’in filmi Stolen‘ın ise baş rolünde Nicolas Cage var. Soygunlar, hapishaneler, uyuşturucu mafyaları ve fidyelerle dolu bir aksiyon filmi olan Stolen, Türkçeye Suç Ortağı ismiyle çevrilmiş. 35 milyon dolarlık bütçesine rağmen sadece 2 milyon dolarlık hasılat elde edebilen film, hem seyirci hem de film ekibi için büyük bir hayal kırıklığına tekabül ediyor. Sözü açılmışken, Nicolas Cage’in Rumble Fish‘li, Raising Arizona‘lı 80’li yıllarını özlemiyoruz değil.
Finding Nemo 3D ve The Reef 2: High Tide animasyon kontenjanından seyirci bulma ihtimali olan yapımlar. Sadece gişe beklentisiyle orijinal filmi 3D boyasına bulayıp seyirciye aynen sunan Nemo’dansa The Reef 2, seyredilmeyi biraz daha hak ediyor sanki. Türkçeye Cesur Balık 2 adıyla çevrilen filmin yine de pek fazla şey vaat ettiğini söylemek mümkün değil.
Bahar İsyancıdır ise Selma Köksal’ın ikinci filmi. Senaryosunu da kendisi yazan yönetmen, bir tiyatro grubu üzerinden Türkiye’nin son 20 yılına eleştirel bir bakış atıyor. Tiyatro yaparak hayata direnen bir grup arkadaş, filmin ilk bölümünde Ahmet Kutlar’ın öykülerinden bir oyun oluşturmaya çalışırlar ama yazarın ölümüyle çalışmaları son bulur. Filmin ikinci bölümünde ise ekiptekilerin hayatları oldukça kaotiktir ve artık Kafka’nın öykülerini oyunlaştırmaktadırlar. Farklı anlatı yapısıyla Bahar İsyancıdır haftanın iyi filmlerinden biri.
İyi ki Türkiye yapımları da var, dedirten Yabancı ise bu hafta vizyona giren son film. Filiz Alpgezmen’in yönettiği filmin baş rollerinde Sezin Akbaşoğulları ve Caner Cindoruk yer alıyor. Anne ve babası ile birlikte çok küçük yaşta Paris’e iltica eden ve babası ölünce onu gömmek için İstanbul’a gelen Özgür’ün hikayesini anlatan Yabancı, aidiyet temasını ne Paris’le, ne de İstanbul’la bağ kurabilen bu genç kadın üzerinden başarılı biçimde görselleştiriyor. Yönetmenin henüz ilk filminde bu kadar iyi iş çıkarmış olması oldukça umut verici.
Herkese iyi seyirler.